Fuzûlî’nin Hadîkatü’s-Süedâ’sı

Mâh-ı matem Muharrem ayı geldi. Edebiyatımızda bu ayda özellikle ilk on gününde okunmak üzere Kerbela’yı anlatan “maktel-i Hüseyin” veya kısaca “maktel” dediğimiz türde birçok eser kaleme alındı. Ancak hiçbiri Hz. Hüseyin ve yakınlarının Kerbelâ’da şehid edilmesini konu alan eserlerin verilen genel isim olan makteller içinde Fuzulî’nin Kâşifî’nin Ravzatü’ş-Şühedâ’sından esinlenerek kaleme aldığı Hadîkatü’s-Süadâ’sı kadar meşhur olmadı ve rağbet görmedi

İlmi neşri Prof. Dr. Şeyma Güngör tarafından yapılan eserin ayrıca Selahaddin Güngör tarafından
Hadikatu’s-Suada: Hakikate ermişlerin bahçesi Kerbela; Mehmed Faruk Gürtunca tarafından Saadete Erenlerin veya Kerbelâ Şehitlerinin Bahçesi ve Servet Bayoğlu tarafından Erenler Bahçesi, adıyla hazırlanmış baskıları vardır. Sezai Karakoç’un Armağan: Fuzuli'nin Hadikat-üs Suada'sından uyarlama’sından da bahsetmesek eksik kalırdı.

Hadikâtü’s-Suadâ

Fuzûlî’nin eseri mensur olmakla birlikte anlattıklarını özetlemek, dinleyenlerin aklında kalmasını sağlamak, eserin monotonluğunu gidermek, dolayısıyla dinleyicilerin dikkatinin devamını sağlamak ve okuru hikâyenin içine çekmek için aralarına serpiştirdiği beyitlerle zenginleştirmiş ve süslemiştir.

Bir mukaddime, on bölüm ve bir hatimeden ibaret olan Hadîkatü’s-Süedâ özellikle Bektaşi tekkelerinde, onlar kadar olmasa da Halveti tekkelerinde de Muharrem ayının gelmesiyle on gün içinde okunur. Sadece tekkelerde değil, yüreği ehl-i beyt özellikle Hz. Hüseyin sevgisiyle yanık âşıklar da her sene bu kitabı günbegün okur.

Hadîkatü’s-Süadâ mukaddime, on bölüm ve hatimeden oluşur. 10 bölüm ve işlenen konuları da kendi içinde üçe ayırabiliriz. İlk fasılda peygamberler ve Hz. Peygamber (ilk iki bölüm), ikinci fasılda ehl-i beytin vefatları ve şehadetleri (3-6. bölümler) ve son fasılda da (son dört bölüm) Hz. Hüseyin anlatılır. On bölümün sonları beyt, kıt’a, rubai, mesnevi ve kısa manzumeler gibi farklı nazım biçimlerinde kaleme alınan Hz. Hüseyin’in mazlum ve davasında haklı olduğuna işaret eden şiirler yer alır.

Bölümler ve konuları:

Mukaddime: Fuzulî’nin eserini neden kaleme aldığını açıkladığı bölümdür. Ona göre Türklerin Kerbela olayını okuyacakları bir kitap bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu eksikliği gidermek için bu eseri kaleme almıştır. Bu eseri hazırlamakla da ahirette ödüllendirileceğine inandığını söyler.

Ana bölüm

1. Bölüm: Âdem, Nûh, İbrâhim, Ya‘kūb, Mûsâ, Îsâ, Eyyûb, Zekeriyyâ ve Yahyâ peygamberlerin çektikleri sıkıntılar anlatılır. Fuzûlî eserinde Hz. Hüseyin’in yalnız olmadığını bize hatırlatmak için peygamberlerin kavimlerinden çektikleri sıkıntıları kısaca anlatır.

2. Bölüm: Bu bölümde Kureyş’in Peygamber efendimize çektirdiği eziyetlerden bahseder. Adetâ Hz. Hüseyin’in de sıkıntı çekmesinin mukadder olduğunu bize inandırır.

3. Bölüm: Bu bölümde Hz. Peygamber’in vefatı ele alınır. Bununla da okuru ve dinleyiciyi hüzne boğar, acıya alıştırır.

4. Bölüm: Ehl-i beytin anlatılmasına Hz. Fatıma’nın hayatı ve vefatı ile devam edilir.

5. bölüm: Hz. Ali’nin şehit edilmesi de hatırlatılır ve acılar tazelenir.

6. Bölüm: Hz. Hasan hayatı ve şehit edilmesi ile Hz. Hüseyin öncesi tamamlanmış olur.

Bu ilk altı bölüm adetâ okuru hazırlamak için yazılmış gibidir. Fuzulî peygamberlerin çektikleri eziyetleri sadece bilgi olsun diye anlatmaz, onları Kerbela’da Hz. Hüseyin’in çektiği sıkıntılar ile karşılaştırır. Tüm peygamberler Hz. Hüseyin’in çektiği sıkıntıdan haberdar olunca kendi çektikleri sıkıntıları unuturlar adeta. İlk altı bölümü okuyan ve dinleyenler yavaş yavaş filmin final sahnesine hazırlanmıştır. Hz. Peygamber’in vefatıyla başlayan üzüntü Hz. Fatıma, Hz. Ali ve Hz. Hasan ile devam eder. Böylece ehl-i beyt tamamlanır.

7. Bölüm: Hz. Hüseyin’in Medine’den ayrılıp Mekke’ye gidişi.

8. Bölüm: Hz. Hüseyin’in amcasının oğlu Müslim b. Akîl’in şehadeti.

9. Bölüm: Hz. Hüseyin’in Mekke’den ayrılıp Kerbela’ya gelişi.

10. Bölüm: Bu bölüm de iki kısım olarak değerlendirilebilir. İlk kısımda Hz. Hüseyin’in Yezid’in ordusuyla savaşması ve Hür b. Yezid ile bazı kişilerin öldürülmesi anlatılır. Bölümün kinci kısmında ise Hz. Hüseyin’in ve ailesinin şehit edilmesi anlatılır.

Hz. Hüseyin’in içine düştüğü durum tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilir ve hüzün zirve yapar, okuyucu adeta bu sahnelerin içinde kaybolur. Fuzulî okuru iyice yükseltir ve Hz. Hüseyin’in şehadetini tüm zerreleriyle hissetmesini sağlar. Bu bölümü dinleyenler o hale gelir o an Kerbela’da olmak ve Hz. Hüseyin’i şehit edenlerle savaşmak isterler. O an karşılarına Yezid veya Muaviye adında biri çıksa saldırabilirler. Bu bölümden sonra gerilim düşer ve öfke yerini hüzne bırakır. Kalpler mahzun olur, gözler yaşarır ve boyunlar bükülür.

Fuzulî eserinin on bölümden oluşan esas kısmını şu beyitle bitirir:

Yâd et Fuzûlî âl-i abâ hâlin eyle âh
Kim berk-i âh ilen yakılır hırmen-i günâh

Ey Fuzulî, ehl-i beytin hallerini düşün ve ah ederek üzül. Çünkü günah harmanı âh şimşeği ile yıkılır.

Hatime: Üç kısımdan oluşan hatimenin ilk kısmında Hz. Hüseyin’in şehit edilmesinin ardından kadınların Şam’a götürülmesini hikâye eden meşhur terkib-bend yer alır. İkinci kısımda on iki imam hakkında kısa bilgi verilir. Üçüncü kısım ise Münâcât Be-Dergâh-ı Kâdı’l-hâcât başlıklı münacat yani yakarıştır. Fuzulî, münacatının sonunda da Kanuni’ye ve bu eseri yazması için kendisini teşvik eden Mehmet Paşa’ya dua eder.

Hadîkatü’s-Süadâ neden önemli?

Önemini anlatmak için sadece bir örnek vereceğim.

Gökten indikte belâ bulmazdı menzil konmaya
Olmasaydı arsa-ı âlemde hâk-i Kerbelâ

Eğer Kerbela toprağı olmasaydı bela ve sıkıntı yeryüzünde inecek yer bulamazdı.

Kitabı tarih kitaplarından ayıran benzetmeler ve beliğ ifadelerdir. Bir tarih kitabından şüphesiz Kerbela okunup öğrenilebilir. Ancak hiçbiri Fuzulî’nin yaşattığı duyguları bize yaşatamaz, Hz. Hüseyin’in kolları arasında şehit edildiğini okura hissettiremez. Bundan dolayı Kerbela’yı tam manası ile anlamak ve öğrenmek için büyük bir aşk ile Hadikatü’s-Süadâ veya onun gibi edebi metinlerin okunması gerekir.

Hadikâtü’s-Süadâ okuyup dinlemenin bir katkısı da daha var. Hadîka’nın okunduğu meclislere katılarak büyüyen çocuklar ve gençler hem yiğit hem de zulüm karşısında susmayacak bir yüreğe sahip olurdu. Yiğitlik ve zulüm karşısında sesini yükseltme toplumun ihtiyacı olan ideal insan tipinin özelliklerinin başlıcalarındandı.

Madem Fuzuli’nin eserinin okunması âdettendir ve mutlaka okunmalı dedik biz de teberrüken başını ve sonunu okuyalım.

Yâ Rab reh-i aşkında beni şeydâ kıl
Ahkâm-ı ibâdâtı bana icrâ kıl
Nezzâre-i sun'unda gözüm bînâ kıl
Evsâf-ı Habîbinde dilim gûyâ kıl

Ey Allah’ım, beni senin aşk yolunda divane kıl. Aşkın ile o kadar kendimden geçeyim ki görenler bana deli desinler, çılgın desinler.

Çılgın ve deli olayım ama senin emrettiğin ibadetleri de yerine getirebileyim. Bunun için de bana ihtiyacım olan güç ve kuvveti ver.

Her biri bir sanat eseri gibi olan yarattığın mevcudatı hem gözümle hem de gönül gözümle görmeyi bana nasip et. Nasip et ki sana daha çok şükredeyim, eserlerini överek sana da hamdetmiş olayım.

Habibin olan Hz. Peygamber’in o her biri örnek alınacak huylarını ve görenleri aşık eden evsafını anlatabilmek için dilimi aç, aç ki onu en güzel şekilde tarif edeyim, insanlara anlatayım.

Bu vesile ile teşrîfi ile müşerref olduğumuz 1446 sene-i Hicrî'sinin müteyemmen ü mübârek olmasını; hakkımızda, hakkınızda ve cümle Ümmet-i Muhammed haklarında bâis-i vahdet ü rahmet ve mahzâ hayr buyrulmasını Mevlâ-yı Müteâl’den niyâz ederim.

Kalbi sene-i Hicrî'nin ilk ayı olan Mâh-ı Muharrem'de vukû bulmuş vak'a-i dil-sûz-ı Kerbâlâ'nın sızısını hissedenlerden ve gönülleri Ehl-i Beyt-i Mustâfâ’nın muhabbeti ile memlû ve meşbû’ olanlardan ayrılmamak niyazıyla...




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Diyar-ı Rum'a ne zaman Türkiye denildi?

02:00 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
03:00 Selçuklu Türkmenleri Anadolu'ya Ne Diyorlardı?
04:30 Anadolu'nun Adı Nereden Geliyor?
06:30 Türk Sultan ve Meliklerinin Rum Adını Değiştirmelerinin Nedeni Nedir?
08:30 "Rum" Kelimesi Coğrafi mi Yoksa Siyasi Bir İsim mi?
10:30 Diyar-ı Rum Nasıl Türkiye'ye Dönüştü?
13:30 Türkiye Adı İlk Defa Ne Zaman Kullandı?
16:15 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
19:30 Türkler Anadolu'nun Türkleşmesini Nasıl Başardı?
23:00 "Türklerin Gelmesiyle Anadolu Ciddi Bir Şekilde Kalkınıyor"
29:00 Türkler Geldiğinde Anadolu'da Nasıl Bir Yaşam ve Kültür Vardı?
34:00 Türkler Anadolu'ya Yerleşip Çoğaldıkça Yerli Halka Ne Oldu?
38:00 Gayrimüslimlerin Müslümanlaşmasında En Önemli Etken Nedir?
44:30 Türkiye Adının Yaygınlaşmasında Seyyahların Rolü Oldu mu?

Semazenlik ve Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı

02:00 Sema Nedir, Semazen Nedir?
03:45 Sema Eğitimi ve Semazenlik
09:00 Mevlana Zamanında Sema Var mıydı?
13:00 Hangi Tarikatlarda Sema'ya Benzer Bir Uygulama Vardır?
14:30 Sema, Mevlana'dan Sonra Bugünkü Halini Nasıl Aldı?
18:20 Semazen Olmak İçin Bir Şart Var mıdır?
21:00 Sema Gösterisi Neden Yapılır?
25:15 Semazenlerin Başları Neden Dönmez?
29:00 "Mevlevi Mukabelesi Bize Hayatın Kendisini Öğretir"
34:00 Semazenlerin Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı Nedir?
40:00 Sema Hareketlerin Sembolik Anlamı Nedir?
46:00 Semazenlerin Harektleri Ne Anlama Gelir?

ismailgulec.net