Okyanusların taşmasına izin vermeyeceğiz

Eskiler,

Mevtin elinden ne civân-ı kavî kurtulur ne pîr-i zebûn
İnna lillahi ve inna ileyhi râciûn

Derlerdi. Kelimenin her iki manasıyla bir pîrimizi, bir büyük dava insanımızı kaybettik. Rıhlet kösü bu defa Alev Alatlı için çaldı ve o da ömür kafilesini toplayıp bir vatanından diğerine göçtü. Allah rıhletini âsân eylesin.

Alev Alatlı ismini ilk defa öğrencilik yıllarımda duymuştum. Onunla ilk tanışmam “Orda Kimse Var mı?” üst başlığı altında yayınladığı dört kitapla olmuştu. Son okuduğum kitapları ise Nasihatnâme adı altında yayınlananlar idi. Bunlar, bize endoktrine edilen Batı hayranlığının tesirini gidermek için Batı’nın ve kapitalizmin gerçek yüzünü anlatmaya hatta öğretmeye çalışan eserlerdi. O eserlerinde, önce Türkiye’yi gündemimize almaya ve meselemiz yapmaya çalıştı. Sonra da bizi o meselenin bir tarafından tutmaya ikna etmek için uğraştı. Başarılı oldu da.

Bunların yanında söz etmeden geçemeyeceğim onun milli konulardaki hassasiyetini gösteren bir romanı daha var. Yaseminler Tüter mi Hâlâ. Kıbrıs meselesini Eleni/Naciye üzerinden bize öğreten, insanlık hallerini en saf ve trajik taraflarıyla bize anlatan bu kitap aynı zamanda vakanüvis başlıkları altında verdiği bilgilerle bize Kıbrıs’ı da tanıtır. Arif Nihat Asya’nın Kıbrıs Rubaileri ile birlikte Kıbrıs hakkında yazılmış kitaplar arasında beni en çok etkileyen iki eserden biri olduğunu söylemeliyim.

Onun hassas olduğu konulardan biri de Filistin idi. Onca işinin arasında kendine görev edinerek maddi hiçbir karşılık beklemeden Edward Said’den yaptığı tercümeler ve konuşmalarında yaptığı vurguları unutmak mümkün değil. Filistinli annelerin neden altı çocuk yapmak zorunda kaldıklarını ondan öğrendik.

Masama en yakın rafta duran Alev Alatlı’nın hazırladığı iki eser daha var. Batı’ya Yön Veren Metinler ile Bize Yön Veren Metinler. Bırakın ulaşmadaki zorluğu varlığından bile haberdar olmadığımız birçok metinden bizi haberdar eden bu kitaplar büyük bir boşluğu doldurdu. Sosyal bilimlerle uğraşanlar için paha biçilmez bir kaynak mesabesindeki bu eserler tek başına bir okul, bir üniversite.

Onun ardında bıraktığı şeyler sadece kitapları değildi. Anadolu’nun bağrında iddiasını gerçekleştireceğine inandığı bir üniversiteyi de milletimize bıraktı. Üniversite kurmak isteyen vakıf sahipleri, büyük şehirlerde kurmak için can atarken o, istediği yerde kurmak imkânı olduğu halde Nevşehir’i tercih etmesi onun yıllardan beri peşinde koştuğu ülküsünü gerçekleştirmek için attığı adımlardan biri idi.

Onun ardında bıraktığı güzel şeylerden biri de konuşmalarından ve kitaplarından yapılan alıntılardır. Paçozlaşma onun kavramlaştırdığı kelimelerden ilk aklıma geleni. “Her yasal olan helal değildir.” sözünü bilmeyenimiz yoktur. “Teknoloji kitlelerin afyonudur.” Bir diğer çok önemli bir hakikate işaret eden sözü. Helalleşmenin mahkemede dava kazanmaktan daha önemli olduğunu bize hatırlatan da o idi.

Alev Alatlı Rumeli çocuğu olmasına sıkça vurgu yapardı. Vatanın ne olduğunu en iyi vatanından ayrılmak zorunda kalanlar bilir. Özellikle Osmanlı-Rus savaşından sonra Rumeli’nden çekilmek zorunda kalan milyonlarca Türk ve Müslümanın yaşadıklarını bilmeden onun bu sözünü anlamak zor. Bugünün sıradan insanı için tatilde gidilecek mekanlardan biri olan Rumeli onun gözünde Türkün vatanı idi ve bu gerçek bize unutturulmuştu. Osmanlı mülkünün iki ayağı vardı. Rumeli bizim koparılan ayağımızdı ve bu ayağın acısını hiçbir zaman unutmadı ve unutturmadı.

İktisat sosyal bilimlerin atasıdır ve ilkidir. Doğa bilimlerinin metodunun sosyal bilimlerde uygulandığı ilk alandır. Akılcıdır ve metodiktir. Dolayısıyla metafizik ve maneviyatla pek işi olmaz. Alev Alatlı iktisat eğitimi almasına rağmen akılcılık hastalığına tutulmadı, kapitali değil vicdanı önceledi. Kapitalizmin ve Batı’nın ciğerini en iyi bilenlerdi ve Batı karşısında en ufak bir komplekse kapılmadı. O Batı’da okuyup ruhunu satanlardan olmadığı gibi son nefesini verene kadar bu ülkenin çocuklarının ruhlarını Batı’ya satmaması için mücadele etti.

Hakiki bir vicdan ve cevval bir zekayı güçlü bir eğitim ile besleyen Alev Alatlı gerçek bir mütefekkir idi. Aydın olmanın Türk örfünü ve töresini aşağılamakla aynı anlama geldiği bir ortamda töreyi ve örfü yüceltti. Türklüğü ve Müslümanlığı iftihar vesilesi kıldı. Öyle ki “Türkiye olmasa dünya eksilirdi.” diyerek Türkiye’nin önemini bilmeyenlere öğretti, unutanlara hatırlattı. Ona göre Türkiye devamlı sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısıdır. Biz onun tavsiyesine uyup çiçeğe duran ve meyve veren sürgünlerine bakacağız. Kuruyan sürgünlerine takılıp kalmayacağız.

Unutmayın ki düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye’nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar. Mademki son temsilcileriyiz Gezegen’in iyiliği için yaşatılması elzem bir medeniyetin, bizi durduracak tek “gerçek”, soğuyan Güneş’in dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimali olmalı.

Alev Alatlı bu ülkede hâl-i hayatında iyi anıldı ve çok işe yaradı. Vefatından sonra da iyi anılmaya ve işe yaramaya devam edeceğine kuşkumuz yok. Biz de Türkiye gemisini güneş soğuyana kadar yüzdürmeye devam edeceğiz.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Seyahat etmek için çok paraya ihtiyaç yok

Bir seyahete nasıl hazırlanılır?
Bir seyahatte en çok nelere dikkat edilir?
Saraybosna’da en etkileyici şey
Mostar, Travnik, Srebrenitsa ne anlam ifade eder?
Fas’ta en etkileyici şey
Mısır’da görülesi yerler
Özbekistan’da görülesi yerler
Tunus’ta görülesi yerler
Suriye’de görülesi yerler
Tanzanya’da görülesi yerler
Karadağ’da görülesi yerler
Makedonya’da görülesi yerler

Orhan Camileri ve Özellikleri

Neden Orhan Camileri? Osman veya Beyazıt, Murat vs değil?
Orhan camilerini nerelerde görüyoruz?
Bu camilerin kaç aded olduğunu konusunda elimizde bilgi var mı? Kaçı günümüze ulaştı?
Orhan camilerinin müşterek özelliği nedir?
Orhan dönemine mahsus başka nelerden bahsedilebilir?
Bu camileri yapan ustalar Türk müydü?
Bu camiler daha sonra yapılacak Süleymaniye cami formuna giden cami mimarisi içindeki etkisi oldu mu?
Orhan camileri arasında kiliseden çevrilen var mıydı?
Çandı adı verilen sistem nedir?
Orhan camilerinin resterasyonu konusunda problemler yaşandı mı?
Orhan cami ile Cuma cami arasındaki ilişki verir?
Orhan camilerinin büyüklükleri arasında ciddi fark var mı?
Yıkılıp yeniden yapılanlar var mı?
Bugün köy camileri mimarisi için örnek olabilir mi?
Orhan camilerinin Cuma namazı kılınması dışında bir işlevi daha var mıydı?

ismailgulec.net