Fen-Edebiyat Fakültelerinin ismi meselesi

Son birkaç yıldan beri Fen-Edebiyat Fakültelerinin isimleri İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi olarak değiştiriliyor. Daha önceki yıllarda da bir üniversite kurulması için mutlaka edebiyat fakültesi olması gerektiğine itiraz edilirdi. Hangi ihtiyaçtan dolayı isimlerin değiştirildiğini bilmiyorum. Ancak bildiğim kadarı ile edebiyat fakültesinin bir üniversite için ne anlam ifade ettiğini izah etmeye çalışayım.

İlk Üniversiteler: Paris ve Bologna

Üniversite, Orta Çağ Avrupa’sında kurulan ve gelişen bir kurum. XI. asrın sonlarında İtalya’da kurulan Bologna ilki, XII. asrın başlarında kurulan Paris de ikinci üniversite olarak kabul edilir. Bu iki üniversitenin ardından Avrupa’nın önemli başkentlerinde hızla kurulmaya başlar.

Üniversiteyi devrin yüksekokulu olan studuimlardan ayıran özelliği birden fazla fakültenin aynı çatı altında toplanması idi. Faülteleri alt ve üst olarak iki dereceye ayrılmıştı. Bir öğrenci önce alt fakülteye devam eder, sonrasında tercih ettiği üst fakültelerden birine devam ederdi. Üst fakülte ilahiyat, hukuk ve tıp fakültelerinden oluşurdu. Bir üniversitede bu fakültelerden en az birinin olması gerekiyordu. Bu fakültelerden birine gitmek için liberal arts adı verilen derslerin öğretildiği alt fakülteyi mutlaka bitirmesi gerekiyor idi. Üniversite dediğimiz kurum, önce liberal arts derslerinin yer aldığı bir nevi hazırlık fakültesi ile sonrasında gidilen ilahiyat, tıp ve hukuktan en az birinden oluşan klasik modelini alttı asır boyunca korudu.

Bizim medrese eğitiminde de durum bundan farklı değildi. Tıp okuyacak öğrenci de hukuk okuyacak öğrenci de mutlaka temel dersler adı verilen dersleri almak zorundaydı. Ancak bu temel eğitimi aldıktan sonra eğitimine devam edebilirdi.

Liberal Arts nedir?

Üniversitelerde temel eğitim liberal arts derslerinin öğretilmesi dönem dönem değişmekle birlikte genellikle altı yıl sürerdi. Türkçeye tam olarak çeviremediğimiz ve bugünkü Fen-Edebiyat fakültelerinin atası diyebileceğimiz derslerin yer aldığı liberal arts iki kademeden oluşuyordu. İlk kademe gramer, belagat ve mantık derslerinin yer aldığı trivium, ikinci kademe ise aritmatik, geometri, astronomi ve müzik derslerinin yer aldığı quadrivium idi. Liberal artsın ilk kademesi (trivium) öğretilen gramer, belagat ve mantık her bilim adamı adayının mutlaka bilmesi gereken derslerdir. Bu dersler bizim medreselerimizde verilen eğitimin de temel dersleri olduğunu yeri gelmişken hatırlatayım. Dil ve mantık becerisini geliştirmeyi esas alan bu dersler sayesinde öğrenciler akademik çalışma yapabilecek duruma gelirlerdi. Akademisyenin en temel iki özelliği dili iyi kullanmak ve mantık bilmektir.

İkinci kademe (quadrivium) dersleri ise daha çok aklı ve doğayı öğreten derslerden oluşur. Matematik ve müzik dersi kanaatimce bilim adamı adayında aranan iki özelliğe işaret eder. İlki analitik düşünce ve matematiksel zekâ diğeri sahip olunması gereken estetik değerler. Bu açıdan değerlendirdiğimizde liberal artsı sadece sosyal bilim olarak değerlendirip isimlendirmek bize pek doğru gelmemektedir. Sosyal olsun fen veya sağlık bilimleri olsun tüm akademisyenlerin bilmesi gereken derslerdir.

Kant’ın alt fakülte olarak isimlendirdiği liberal artsın öğretildiği bu okula başlama yaşı 12-14 idi. Ortalama altı yıl sürerdi. Batı’da Gymnasium adı verilen okulların temelini bu dersler oluşturur ve üniversiteye hazırlar. Bizdeki mukabili olan Anadolu liseleri müfredatının bu açıdan yeniden değerlendirilmesi gerektiğini yeri gelmişken ifade etmiş olayım.

Erken Orta Çağ zamanlarından itibaren liberal arts derslerinin öğrenciyi üniversiteye hazırlamaktan daha çok teoloji çalışmalarını yapabilmesi için gerekli bilgi ve becerileri kazanma alanları olduğu düşünülüyordu. Bu dersler, İncil'i daha iyi inceleyebilmek için yapılan bir ön hazırlıktı. Bir diğer deyişle bu dersler, öğrenciyi teoloji alanında yükseköğretime hazırlamak için öğretiliyordu. Dersler Kitab-ı Mukaddes, azizlerin hayatları ve menkıbeleri, kilise literatürü ve dini metinleri okuma ve anlama üzerine kurulu idi. Müzik kilisede koroda ilahi söyleyebilmek için, aritmatik, geometri ve astronomi azizlerin günleri ve yortuları takip edebilmek için, mantık ve belagat güzel vaaz edebilmek ve kilise muarızlarına cevap verebilmek için öğretilirdi. Bu yedi dersi görüp başarılı olan öğrenci tıp, hukuk veya ilahiyat fakültelerinden birinden mezun olduğunda ruhban olmasa bile din konusunda da bilgi sahibi olurdu.

Liberal arts derslerinin yer aldığı alt fakülte, XVII-XVIII. yüzyıllardan itibaren gelişerek kısmen bugünkü felsefe ya da fen-edebiyat fakültelerine kısmen de gymnasiumlara dönüşmüştü. Günümüzde, ABD’nin büyük üniversitelerinde hukuk veya tıp okumak isteyen öğrencilerde fen-edebiyat fakültelerindeki bölümlerin (edebiyat, tarih, matematik, biyoloji, sosyoloji vs) birinden mezun olma şartı aranması ilk üniversitelerde başlayan geleneğin hâlâ devam ettiğini gösteriyor.

Sözlerimi toparlayayım ve sadede geleyim. Fen-edebiyat fakülteleri üniversitenin temelini oluşturur. Bizde zamanında üniversite kanunu hazırlayanlar bu gerçeği biliyor oldukları için de kuruluşta olmasını şart koşmuş olmalılar. Bizde şu anki haliyle liberal arts derslerinin verildiği ne fakülte ne de ders bulunmamakta. Dolayısıyla hangi bölümde okuyacak olursa olsun bu temel derslerin verilmemesi üniversite eğitimimizin en büyük eksikliğidir.

Daha da önemlisi bir üniversitede öğrencilere, gramer, belagat, mantık, matematik ve sanat eğitimi verilmedikten sonra fen-edebiyat fakültelerinin isimlerini tartışmak bana abes ve beyhude bir çaba olarak geliyor.

Bu konuda gözlerden kaçan ve çok hassas olmamazı gereken bir husus daha var. Bir üniversitede kurulacak fakültelerin ve bölümlerin ne olduğuna, üniversitenin ilgili yönetim kurullları ile senatosu karar verir ve karar bir üst kurula gönderilir. Üst kurul üniversitenin yapısına bakarak kurulup kurulmayacağına karar verir. Merkezi bir karar ile üniversiteleri etkileyen kararlar almak üniversite özerkliğini tehdit eder ve bundan şiddetle kaçınılmalıyız.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Enneagram ve Kişilik Mizacı

02:00 Enneagram ve Kişilik Mizacı
04:30 "Enneagram, Kişilik Alanında Çalışılan Bilimsel Bir Modeldir"
05:30 Enneagram Hangi İnançtan Doğmuştur?
07:30 Enneagram Dünyada Yaygın mı?
09:30 Enneagram'ın Kökeni ve Tarihçesi
12:45 Enneagram Modeli'nin Dayandığı Üç Temel Merkez Nedir?
15:00 Enneagram ve Kişilik Mizacı
21:15 Enneagram Modelinin Dayandığı Üç Temel Merkez Nedir?
24:00 Enneagram Neden Dokuz Tip Kategoriden Oluşur?
25:45 Mizaç, Kişilik ve Karakter Arasındaki Fark Nedir?
32:30 Enneagram: Dokuz Mizaç Modeline Göre Kişilik
35:00 "Farklıyız, Eşit Değiliz Ama Eş Değeriz"
38:00 Enneagram Sisteminin İnanç Sistemimiz İçinde Yeri Var mı?

Karadeniz'de Hoca Olmak

02:00 Hatıralara Yansıyan Yönleriyle "Karadenizde Hoca Olmak"
04:00 "Karadeniz'de Hoca Olmak" Adlı Çalışma Neden Yapıldı?
11:00 "Karadeniz'de Hoca Olmak" Adlı Çalışmada Neden Kırk Hoca Seçilmiştir?
13:30 Seçilen Hocalarla Görüşmek İçin Belirlenen Kriterler Nelerdir?
16:00 "Karadeniz'de Hoca Olmak" Adlı Çalışmanın Din Eğitimi Tarihine Katkısı Var mı?
20:30 Hocalar Manevi Olarak Hangi Kaynaklardan Beslenmiştir?
23:00 Karadeniz'de Dini Hayatın Öne Çıkan Yönleri
26:30 Karadeniz'de Veya Yurdun Bir Başka Bölgesinde Hoca Olmak Arasında Fark Var mı?
32:00 Hocaların Yetişmesinde Emeği Geçen Meşhur ve Büyük Hocalar Kimlerdir?
35:30 Karadeniz'de Hoca Yetiştiren Mekteplerin İhtiyaçları Nasıl Temin Edilirdi?
38:20 Karadeniz'de Bir Hoca Nasıl Yetişir?
43:00 Hatıralara Yansıyan Yönleriyle "Karadeniz'de Hoca Olmak"

ismailgulec.net