YÖKAK'ın hazırladığı kılavuz üzerine

Yükseköğretim Kalite Kurulu kurulduğu tarihten bugüne değin büyük mesafeler kat ederek kurumsallaşma bakımından iyi bir noktaya geldi. Kamuoyunu pek meşgul etmese ve gündeme gelmese de yılın ikinci yarısında yayınlayacakları rapordan sonra ismini daha çok duyuyor olacağız. Aynı zamanda üniversitelerimizin durumunu da tabii.

YÖKAK hazırladığı kılavuzlarla üniversitelere eksiklerini görme ve tamamlamada rehberlik ediyor. Hazırlanan kılavuz ve diğer belgeler, üniversitelere hem başvuru esnasında hem denetim esnasında büyük kolaylık sağlıyor olmalı. YÖKAK ziyaret tarihini üniversite ile belirledikten sonra neler istediğini de önceden bildiriyor. Bu sıcak yaklaşım ve danışmanlık desteği birçok sorunu daha başlamadan ortadan kaldırıyor ve süreç daha sağlıklı ilerliyor. En azından öyle düşünülüyor olmalı. YÖKAK'ın bu örnek davranışı takdiri hak ediyor.

YÖKAK bu sene haziran ayı itibarı ile tüm iniversitelere saha ziyaretlerini yapmış olacak. Ardından adeta röntgenini çektikleri üniversiteler ile ilgili değerlendirmelerini sene bitmeden, hatta yeni eğitim-öğretim yılı başlamadan yayınlayacaklar. Bu rapor üniversitelerimiz için olduğu kadar yükseköğretim ile ilgili karar vericiler için de oldukça önemli verileri içermesi bakımından çok değerli olacak. Yükseköğretim ile ilgili araştırma yapan araştırmacılara oldukça faydalı bilgiler temin etmesi bakımından da ayrıca önemli.

YÖKAK'ın hazırladığı kılavuzlarda beğendiğim önemli bir özellik var. Basit ve sade olması. Web sayfalarında yer alan kılavuz ve rehber dosyalarının en büyüğü 25 sayfa. Bunlardan en önemlisi ise Kurum Değerlendirme Raporu Hazırlama Kılavuzu (KİDR). Yapılması gerekenleri ayrıntıya boğmadan açık ve sade bir şekilde anlatılan bu kılavuz iki kısımdan oluşuyor. İlk bölümde iç değerlendirmenin nasıl olması ve neler bulunması gerektiğinden bahsedilirken ikinci bölümde örnek bir taslak yer alıyor. Kılavuz o kadar açık ve sade ki üniversiteler raporlarını hiç kimseye sormadan hazırlayabilir.

Kılavuzu okurken dikkatimi çeken üç hususa dikkat çekmek isterim.

Kılavuzda, süreçleri takip etmek üzere Kalite Komisyonu kurulması öneriliyor. Hiç şüphesiz süreç komisyonlar tarafından da takip edilebilir. Ancak ben yapılacak işlerin büyüklüğü ve sürekliliğini düşününce komisyon yerine Kalite Güvence Sistemi İzleme ve Geliştirme Merkezleri kurulmasının daha verimli olacağını düşünüyorum. Bir yönetmelik çerçevesinde, akademik ve idari personel ile tahsis edilmiş bir mekanda çalışmaların yürütülmesinin daha verimli olacağına kuşku yok. Merkez olması kurumsallaşmayı ve sürekliliği sağlayacak. Bu işlerde arşiv çok önemli olduğu için de evrakın saklanması ve takibi kolay olacak.

Merkez olduğu için idari ve teknik personel görevlendirilebilecek, toplanan veriler akademik çalışmalara dönüştürülebilecek, süreçle ilgili takvim hazırlanıp takip edilebilecek. Kalite güvence sistemleri kapsamında yapılacak işler o kadar çok ki sırf bu işi takip etmek için en azından bir idari ve bir de teknik personel görevlendirmek gerekiyor. Müdür ve yardımcısı ile yönetim kurulunu da düşündüğümüzde akademik ve idari kadro tamamlanmış oluyor.

Ayrıca iç raporun hazırlanması ve iç denetleme süreçlerinin takibi, geliştirilmeye muhtaç alanların tespit edilip iyileştirme çalışmalarının programlanması, personele yönelik bilgilendirme toplantılarının düzenlenmesi, seminer, konferans ve toplantıların takip edilmesi de merkez tarafından çok daha hızlı ve verimli olacak. Yapılacak işlerin çeşitliliği, çokluğu, önemi ve sürekli yapılıyor oluşu merkez kurmanın daha doğru olacağını düşündürttü bana.

Dikkat çekmek istediğim ikinci husus öğrencilerin iç paydaşlar arasında yer alırken dış paydaşlar arasında yer almaması. Daha önce değerlendirme eğitimi almış öğrencilerin de kurum değerlendirme heyetinde yer aldığını biliyorum. Hatta bunun için YÖKAK uygulama esasları bile yayınladı. Benim söylemek istediğim işin başka boyutu. İki ve daha fazla üniversitenin olduğu şehirlerde üniversiteler arasında öğrencilerin kütüphanenin yanı sıra kimi sanat ve spor imkanlarından yararlanma, ders alma gibi ilişkiler olabilir, olmalı da. Ancak ülkemizde üniversiteler bu konuda çok tutucu maalesef. Diğer üniversite öğrencilerine hizmet vermekten imtina ediyorlar. Oysa bu karşılıklı fayda sağlar ve üniversiteleri geliştirir. Kanaatimce bu da bir kriter olarak konulmalı ve paydaşlar arasında öğrenciler de olmalı.

Ayrıca paydaş olmamakla birlikte değerlendirme kriteri olarak diğer öğrencilerden de faydalanılabilir. Farklı bir üniversiteden gelecek öğrencilerin bir-iki gün derslere girmesi, kantinde oturması esnasındaki gözlem ve deneyimleri hocaların ve diğer paydaşların göremeyeceği bir çok detayı ortaya çıkarabilir. Hatta sınavlarının ve eğitimin kalitesini ölçmek için aynı bölüm ve sınıf öğrencileri arasına başka üniversiteden de öğrenci almak hiç kuşkusuz hem şeffaflık hem de kendine güveni göstermesi bakımından oldukça önemli. Bunun nasıl olacağı tartışılabilir ve birden fazla yöntem bile uygulanabilir. Üniversitelerdeki eğitim kalitesi bakımından ben bu uygulamayı oldukça önemli bulduğumu ifade etmeliyim.

Ve değinmek istediğim son husus kütüphaneler. KDİR 1.4'de kütüphaneden hiçbir şekilde bahsedilmiyor. Mühendisler için labaratuvarlar neyse sosyal bilimciler için de kütüphane o. Batı'da büyük ve saygın üniversiteler kütüphaneleri ile öğünüyorlar. Kütüphane ve kitap sayısı mutlaka dikkate alınmalı. Çünkü bir kütüphane sadece kütüphane değil, bir kültürü, medeniyeti, ilimde geleneği, ilme karşı saygıyı da ifade ediyor aynı zamanda. Tarih boyunca üniversiteler hep kütüphaneleri ile anıldı. Öğrenciler maalesef kütüphanelere sadece sınavlara çalışmak için gidiyorlar.

YÖKAK'ın formlarını ve kılavuzlarını basit ve sade hazırlamasını çok önemli, üniversitelere yardımcı olmaya çalışan tutumunu da çok değerli buluyorum. Umarım YÖKAK'ın gösterdiği bu sıcak yaklaşım üniversitelerde karşılığını bulur.

Üniversitelere her konuda yardımcı olan YÖK ve YÖKAK rektörler için büyük bir şans. Rektörlerimiz bu şansı iyi değerlendirmeli.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Diyar-ı Rum'a ne zaman Türkiye denildi?

02:00 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
03:00 Selçuklu Türkmenleri Anadolu'ya Ne Diyorlardı?
04:30 Anadolu'nun Adı Nereden Geliyor?
06:30 Türk Sultan ve Meliklerinin Rum Adını Değiştirmelerinin Nedeni Nedir?
08:30 "Rum" Kelimesi Coğrafi mi Yoksa Siyasi Bir İsim mi?
10:30 Diyar-ı Rum Nasıl Türkiye'ye Dönüştü?
13:30 Türkiye Adı İlk Defa Ne Zaman Kullandı?
16:15 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
19:30 Türkler Anadolu'nun Türkleşmesini Nasıl Başardı?
23:00 "Türklerin Gelmesiyle Anadolu Ciddi Bir Şekilde Kalkınıyor"
29:00 Türkler Geldiğinde Anadolu'da Nasıl Bir Yaşam ve Kültür Vardı?
34:00 Türkler Anadolu'ya Yerleşip Çoğaldıkça Yerli Halka Ne Oldu?
38:00 Gayrimüslimlerin Müslümanlaşmasında En Önemli Etken Nedir?
44:30 Türkiye Adının Yaygınlaşmasında Seyyahların Rolü Oldu mu?

Semazenlik ve Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı

02:00 Sema Nedir, Semazen Nedir?
03:45 Sema Eğitimi ve Semazenlik
09:00 Mevlana Zamanında Sema Var mıydı?
13:00 Hangi Tarikatlarda Sema'ya Benzer Bir Uygulama Vardır?
14:30 Sema, Mevlana'dan Sonra Bugünkü Halini Nasıl Aldı?
18:20 Semazen Olmak İçin Bir Şart Var mıdır?
21:00 Sema Gösterisi Neden Yapılır?
25:15 Semazenlerin Başları Neden Dönmez?
29:00 "Mevlevi Mukabelesi Bize Hayatın Kendisini Öğretir"
34:00 Semazenlerin Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı Nedir?
40:00 Sema Hareketlerin Sembolik Anlamı Nedir?
46:00 Semazenlerin Harektleri Ne Anlama Gelir?

ismailgulec.net