Nedir bu Tahirlerin Nefi'den çektikleri

Adı Tahir olup da Nefi’nin meşhur kıtası ile yapılan bir espriye muhatap olmayan var mıdır bilmem. En azından bizim ve bizim bir sonramız olan neslin yoktur herhalde. Halen edebiyat derslerinde bu şiir örnek olarak veriliyorsa yeniler de bilir.

Nefi’nin bahsini edeceğimiz kıtası derslerde özellikle edebi sanatlar bahsinde tevriye için verilen örneklerin başında gelir ve şiir anlaşıldıktan sonra öğrenciler mutlaka gülerler. Hele bir de sınıfta Tahir adında biri varsa vay onun haline. Artık bir süre sınıfın esprilerine katlanmak zorunda kalmaktan başka elinden bir şey gelmez.

Methiye ve hicviye şairi Nefi. Dili çok keskin, bazen çok acıtıcı. Dostlarına bile kıyacak kadar gözü kararıyor eğer canını sıkacak bir şey görürse. Bu yüzden de başına gelmedik kalmıyor. Affediliyor, yine yazıyor ve cezalandırılıyor. Üç defa uzaklaştırıldıktan sonra en sonunda yazdığı hicviye onun ölümüne çıkarttığı davetiyesi oluyor.

Erzurum’un bu asi çocuğu, serazad, eskilerin deyimiyle ateş-hulk, yeri geldiğinde babası ile bile kavgadan çekinmeyen, bey soyundan gelmenin vermiş olduğu güvenle kimseye müdanaası olmayan, doğru bildiğini söylemekten zerrece korkmayan, kavga gördü mü yemek sofrası görmüş gibi dalan bu zeki adam sıradan insanlar gibi yaşayamazdı zaten. Canını verme bahasına da olsa hicivden vazgeçmediği için Nefi oldu belki de.

Çatacak yer arayan zekasını şiire teksif ettiğinde muazzam eserler vücuda getirmiş Nefi. Devrinde Türk şiirinin bayraktarı olarak İranlı şairlere savaş açmış ve onlara meydan okumuş bir büyük şair. O bir kaside-gû, yani en güzel kasideleri söyleyen şair. Söz oyunlarına ihtiyacı pek yok, söyleyeceklerini doğrudan ama musiki ahengiyle ve akıcılığıyla söyler. Övgüde de yergide de onun için sınır yok, her iki türde de en güzel şiirleri yazar devrinde. Ve de kendisi de bunun farkında, bizim fark etmemiz için de şiirlerin sonunda hatırlatır ve adeta bizden kendisine saygı duymamızı ve şiirini takdir etmemizi bekler ve ister. İşini şansa bırakmak istemez. Nitekim ardından gelenler de ona benzetmeye çalıştıkları şiirlerine Nefiyâne demişler, ama Nefi olamamışlar.

Böyle bir ateş topu, parlak bir zeka, yırtıcı bir dil ile kim baş edebilirdi ki. Nitekim ona cevap verecek bir zekâ ve dil olmayınca çareyi onun dilini ve boynunu kesmekte bulurlar. Üç defa affedilmesine rağmen duramayıp hicvine devam edince adeta ölüm ilamını kendi elleriyle yazar ve imzalar.

Nefi’nin hiciv oklarından nasibini alanlardan biri de devrin kadılarından Tahir Efendi’dir. Tahir Efendi nasıl bir gaflette bulunduysa Nefi’ye köpek diyecek olmuş. Nefi’nin rakibi de çok düşmanı da. Onun heyecanını ve dizginleyemediği öfkesini bilenler yemez içmez hemen yetiştirirler Nefi’ye. Nefi bu, durur mu, hemen döküvermiş mısraları kâğıda:

Tâhir Efendi bana kelp demiş
İltifâtı bu sözde zâhirdir
Mâlikî benim mezhebim zirâ
İtikâdımca kelp tâhirdir.

Bugünkü dile aktarmaya bile gerek yok, tahir kelimesinin hem bir isim olduğunu hem de temiz anlamına geldiğini, kelpin köpek, Malikî’nin bir mezhep olduğunu bilirsek şiiri hemen anlarız.

Dörtlüğün son mısraının son kelimesi ‘tahir’ tevriyeli, yani iki anlamı da anlaşılacak şekilde kullanmış Nefi. Birinci anlamı, “Benim inancıma göre köpek temizdir”. Söylenmeyen ama kastedilen anlamına göre ise “Benim inancıma göre köpek ben değilim, Tahir Efendi’nin kendisidir.”

Tahir Efendi cevap verememiş olmalı ki bu şiirden sonra bir sükut olmuş. Eh bir hicviye olacak, Nefi söyleyecek ve dillere düşmeyecek, mümkün müdür? Dillere düşünce de Tahir adını taşıyanların kurtulamadıkları espri olur bu dizeler. Nefi’den yaklaşık 250 yıl sonra Nefi gibi bir Mevlevî olan Tahirü’l-Mevlevi de bu espriden canı yananlardan olmalı ki üşenmemiş 250 yıl sonra Nefi’ye cevap vermiş.

Zehr-i hicvi cihâna neşredenin
Zebânı bî-şek zebân-ı ef’îdir
Tâhir olmaz kelb, ancak beşere
Nef’i vardır öyleyse nef’îdir

Atışmada esas nereden vurulursan oradan devam etmektir. Madem Nefi, Tahir isminden vurdu, Tahirü’l-Mevlevî de Nefi’yi isminden vurmalıdır. Nitekim vurur da. Şöyle diyor yukarıdaki dörtlükte Tahirü’l-Mevlevî:

Hiciv zehrini dünyaya yayanın dili hiç şüphesiz yılan dili gibidir. Köpek tahir yani temiz değildir ama insan oğluna faydalı olduğu için nefidir, yani faydalıdır.

Tevriyeye örnek verilecekse bu dörtlük verilmeli. İlki efî derken hem yılan hem de fena tabiatlı adamı kastediyor. Hicvi dünyaya yayan, bulaştıran yılan dilli kötü bir adamdır diyor. Üçüncü dizede köpeklerin Hanefilerce temiz kabul edilmemesine telmihte bulunuyor. Evet Hanefiler tarafından temiz kabul edilmez, yani köpeğin yattığı yerde namaz kılınmaz ama köpeklerin insanlara çok faydası dokunur. O yüzden köpek faydalı bir hayvandır derken aynı zamanda köpeğin Nefi olduğunu söylüyor. Böylece Nefi’ye hem isim hem de inanç bakımından cevap vermiş oluyor.

Tahirü’l-Mevlevi hakkında hiçbir şey bilmesek sadece bu cevabından dolayı onun iyi bir şair ve hiciv üstadı olduğuna hükmedebiliriz. Böyle bir cevabı ancak Nefi gibi bir zekâya sahip olan biri verebilir çünkü.

Tahirü’l-Mevlevi’nin kim olduğunu bilmiyor ve merak ettiyseniz kısa bir araştırma ile hakkında kâfî malumat bulursunuz. Ama ben onun zekasının kıvraklığına örnek olarak bir olayı daha aktarayım.

Tahirü’l-Mevlevi, Kuleli Askerî Lisesi’nde edebiyat muallimi iken öğretmenler odasında Sadık adında bir muallim aklınca takılmak ister. Nefi’nin meşhur kıtasına göndermede bulunarak şeri bir meselede tartışma açmak bahanesiyle sorar:

- Efendim, köpeğin tahir olduğunu söyleyenler var, ne buyurursunuz?

Soru soranı pişman eden cevabı tokat gibi patlatır Sadık Bey’in suratına:

- Köpeğin tahir olup olmadığı mezhepler arasında tartışılan bir konudur. Ama köpeğin sadık olduğu konusunda tüm mezhepler hemfikirdir.

Tahirü’l-Mevlevîlerle konuşuyorsan dikkat edeceksin muhterem. Hem rezil olmamak için hem de değerli bir insanın gazabına hedef olmamak için.

Allah Nefi’ye de, Tahirü’l-Mevlevi’ye de gani gani rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun.

(“Nedir bu Tahirlerin Nefi’den çektikleri” Makas Dergisi, 9 (Ağustos-Eylül 2019), s. 40-41.)




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Diyar-ı Rum'a ne zaman Türkiye denildi?

02:00 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
03:00 Selçuklu Türkmenleri Anadolu'ya Ne Diyorlardı?
04:30 Anadolu'nun Adı Nereden Geliyor?
06:30 Türk Sultan ve Meliklerinin Rum Adını Değiştirmelerinin Nedeni Nedir?
08:30 "Rum" Kelimesi Coğrafi mi Yoksa Siyasi Bir İsim mi?
10:30 Diyar-ı Rum Nasıl Türkiye'ye Dönüştü?
13:30 Türkiye Adı İlk Defa Ne Zaman Kullandı?
16:15 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
19:30 Türkler Anadolu'nun Türkleşmesini Nasıl Başardı?
23:00 "Türklerin Gelmesiyle Anadolu Ciddi Bir Şekilde Kalkınıyor"
29:00 Türkler Geldiğinde Anadolu'da Nasıl Bir Yaşam ve Kültür Vardı?
34:00 Türkler Anadolu'ya Yerleşip Çoğaldıkça Yerli Halka Ne Oldu?
38:00 Gayrimüslimlerin Müslümanlaşmasında En Önemli Etken Nedir?
44:30 Türkiye Adının Yaygınlaşmasında Seyyahların Rolü Oldu mu?

Semazenlik ve Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı

02:00 Sema Nedir, Semazen Nedir?
03:45 Sema Eğitimi ve Semazenlik
09:00 Mevlana Zamanında Sema Var mıydı?
13:00 Hangi Tarikatlarda Sema'ya Benzer Bir Uygulama Vardır?
14:30 Sema, Mevlana'dan Sonra Bugünkü Halini Nasıl Aldı?
18:20 Semazen Olmak İçin Bir Şart Var mıdır?
21:00 Sema Gösterisi Neden Yapılır?
25:15 Semazenlerin Başları Neden Dönmez?
29:00 "Mevlevi Mukabelesi Bize Hayatın Kendisini Öğretir"
34:00 Semazenlerin Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı Nedir?
40:00 Sema Hareketlerin Sembolik Anlamı Nedir?
46:00 Semazenlerin Harektleri Ne Anlama Gelir?

ismailgulec.net