İskeçe Bektaşi Tekkesi ve Hacı Hasip Baba Türbesi

Edip bezl-i himem Hacı Hasîb Baba kerem mu’tâd
Mücedded eyledi bu İskeçe dergâhını bünyâd
Hem İbrâhim Baba’dır tâ bu rutbeye bâis âbâd
Binüçyüzde çerâğın avn-ı Hak’la itdiler îkâd
(1303/1885)

Mücerred olan Hasip Baba burayı sevmiş veya görevlendirilmiş olacak ki tadilattan sonra geri dönmez, burada kalır ve dört yıl sonra da Hakk’a yürür ve tekkenin haziresine sırlanır. Mehmet Ali Hilmi Dedebaba vefatına bir tarih düşürür ve türbede sandukanın arkasındaki duvara asılır:

Hâcı Hasîb Baba kim bu dergâh-ı irşâdda
Mürşid-i âgâh idi sebeb-i sülûka âşinâ

Pîr-i erkân-ı tarîk-i nâzenînden yâd tutup
Hâcı Bektâş Velî’yi eylemişti pîşvâ

Lücce-i tevhîde gark olmuşdu zikr-i Hak ile
Eylemezdi sohbet-i efsâne-yi çün u çerâ

Vâkıât-ı Kerbelâ’yı yâd edip leyl ü nehâr
Âh-ı mâtemle hemîşe eyler idi hû-yı hâ

Himmet-i pîr ile sa’y etdi muvaffak oldu hem
Yaptı bir dergâh olup ihyâ cây-ı dil-güşâ

Âlem-i ukbâya seyyâh oldu seyrân itmeye
Şâfii mahşerde olsun hamse-i âl-i abâ

Cevher-i hüzn ile Hilmî söyledim târihini
Ravza-ı cennet ola yâ Rab Hasîb Baba’ya câ (1304/1886-7)

Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’nın hem gönderirken hem de vefatından sonra tarih düşürmesi Hacı Hasip Baba’yı çok sevdiğini ve tuttuğunu gösteriyor. Hacı Hasip Baba’nın İskeçe’de bulunması ilk değil. İstinsah ettiği Cavidannâme’nin Türkçe tercümesinde 1857’de İskeçe’de olduğu kayıtlı. Güvenmesinin yanı sıra oraları biliyor olmasının gönderilmesinde payı olsa gerek. İbrahim Baba ise 1922’de vefat edene kadar tekkede hizmetine devam eder. İbrahim Baba’nın ardından Tekirdağlı Mustafa Mahfi Baba atanır. Ancak 1924’te Yunan Hükümeti tarafından Türkiye’ye gönderilir.

Kaynaklarda Hasip Baba’nın tekkenin bahçesine sırlandığı yazılı. Oysa bugün sandukası kapalı alanda. Demek ki başlangıçta oralar da bahçe idi, babanın ardından türbeye çevrildi. Tekke’nin meydanı ve diğer binaları da hep yıkılmış oluyor bu durumda.

Tekkede büyüyen Emine Hanım’ın Abdürrahim Dede’ye anlattıklarına göre bir zamanlar tekkenin güllerle ve ağaçlarla dolu fıskıyeli bir bahçesi varmış. O güzel bahçeden eser yok şimdi. Bugün haziresinde sadece dört mezar kalmış. Dört mezardan yoldan taraftan üçüncüsü bir şeyh efendiye ait. Hem diğerlerinden yüksekte olmasından hem de başındaki 12 terkli Hüseyni tacından anlarsınız hemen. Taşların üçünde teslim taşı motifi olmasından dede olduklarını anlıyoruz. Diğer iki taş dört terkli Ethemi veya Haydari tac. Demek ki onlar mürşit postuna oturmamış dedeler. Bir dönem mücerred babalar on iki terkli tac takarken evliler dört terkli takarlarmış. Hasip Baba’nın mücerret olduğu kayıtlı kaynaklarda. Diğerlerini bilmiyorum maalesef ama taclara bakarak evli oldukları düşünülebilir. Tüm taşlar beyaza boyandığı için ve yazı olan kısımlar da aşındığı için iyice kaybolmuş. Duvar tarafındaki taş üzerinde Bektaşi olduğuna dair bir işaret yok, canlardan veya muhibbandan birine ait olmalı.

Dursun Gümüşoğlu’nun çektiği fotoğraflardan gördüklerime göre tekkenin içinde sandukadan başka kubbe şeklindeki tavanından sarkan bir avize, köşesinde üst tarafına Yâ Allah, Ya Muhammed, yâ Ali ve Ya Hüseyn kazılı tahta bir minber (taht-ı Muhammedî), ve giriş kapısının karşısındaki duvarda asılı nefir, mütteka ve üç paslı teber varmış. Taht-ı Muhammed Bektaşilikte meydanın tam karşısında, ortada duran üç basamaklı ahşaptan yapılan bir kürsü. Gadiri hum olayında Hz. Peygamber için yapılan deve hamutlarından üç basamak yapılmasını temsilen meydanlarda yer alır.

Bundan kırk-elli sene öncenin çocukları bu tekkenin yanından geçer bildikleri duaları okur, sanki türbeden yatan eren kalkıp dileklerini yerine getirecekmiş ümidiyle bir miktar bekler, sonra üstbaşlarından kopardıkları veya söktükleri ipi pencereye bağlar giderlermiş. Büyükler de dilekleri olduğunda türbeyi ziyaret eder, dilekler tutar, mumlar yakarlarmış. Maalesef bugün o canlılığını kaybetmiş, insanlar da unutmuşlar yavaş yavaş.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Oryantalizmin Zihin Dünyası, Ötekileştirmenin İdeolojisi ve Edward W. Said

Kitap kapağındaki görselin hikayesi
Oryantalizm hakkında yazılmış çok kitap ve çalışma varken böyle bir çalışmay yapmaya iten motivasyon
Oryantalizmin genel kabul görmüş bir tanımı
Oryantalizmle birlikte geçen modernlik ile arasındaki ilişki
Said’in temel tezi
Oryantalistler Said’in görüşlerine katılmama sebepleri
Seyahatname edebiyatı ile oryantalizm arasındaki ilişki
Oryantalizmin Osmanlı İmparatorluğuna bakışında diğerlerinden farklı olduğu taraf
Oryantalizmin zihin dünyasında İslam
Batı zihninde teşekkül eden Osmanlı imgesi
Türk despotizmi ve bu söylemi ortaya çıkaran gerekçeler
Batı toplumu, Doğu toplumu, İslam toplumu, Osmanlı toplumu
Gerçek Doğu ile oryantalistlerin ürettiği Doğu imgesi arasında bir uçurum var
Osmanlı-Bilim dünyasında şerh edebiyatı ile ilgili
Akli ilimlerin medreseden kaldırılması iddiası
Rönesansı başlatan doğulu alimler

Arebeskin sosyal ve kültürel temelleri

02:00 Arabeskin Anlatılmamış Hikayesi
03:00 Arabesk Nedir, Nasıl Ortaya Çıktı?
04:00 Arabesk Müzik Türkiye'de Ne Zaman Ortaya Çıktı?
11:00 Arabesk İle Gecekondu ve Göç Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır?
13:30 Arabesk Hitap Ettiği Kitle Bakımından Caz ve Blues İle Kıyaslanabilir mi?
16:00 Arabeskin Gelişmesinde Almanya'nın Nasıl Bir Katkısı Oldu?
19:00 Türk Müziğinin Benzersiz Bir Türü: Arabesk
27:00 Mısır'ın Müzik Dünyasındaki Yeri ve Etkisi
31:00 Arap Müziği Türkiye'yi Nasıl Etkiledi?
38:00 Arabeskin Anlatılmamış Hikayesi

ismailgulec.net