En iyi üniversite hangisi?

Bu sene de milyonlarca öğrenci sınava girdi. Bir kısmı ilk kez girerken büyük bir kısmı daha önceden girdiği halde şansını yeniden denedi. Merakla bekledikleri sonuçlar da geçenlerde açıklandı.

Herkes aldığı puanı biliyor. Artık işleri kolay adayların. Tercih motorları, sihirbazı, kılavuzu, atlası ve daha sayamadığım ve bilmediğim birçok ismi olan programlara girilip puanlar yazıldığında kazanılabilecek okullar görülebiliyor. Danışmanlar ve rehberler de var. Öğrenciler internet üzerinden veya bizzat rehbere giderek puanına göre girebileceği üniversiteleri en çok girmek istediğinden başlayarak sıralayacak. Sonra da sonuçların ilan edilmesini heyecanla bekleyecekler.

Ben karar vermekte güçlük çeken öğrenci arkadaşlara yardımcı olmak için en iyi üniversitenin hangisi olduğu konusunda biraz fikir vereyim. Alan ve meslek bilgisini çok iyi öğretmek, iyi hocalara sahip olmak, kütüphane, sosyal ve sportif alanlar başta olmak üzere fiziki imkanların iyi olması gibi sıradan özellikleri saymıyorum. İyi üniversite için bunlardan fazlasını arıyorum ben.

Şöyle bir soru soralım:

Seçmeyi düşündüğünüz üniversite sizi bugün mahiyetini bilmediğimiz hakkında hiçbir bilgimiz olmadığı geleceğin dünyasına ve mesleklerine hazırlar mı?

Bazı meslekler artık yok, tarihe karıştı. İbrikçibaşı gibi meslekleri kastetmiyorum tabi. Bu meslek tarihe karışmaz ama bunu da okulda öğrenemezsiniz zaten. İbrikçibaşı da ne iş yapar diyenler için hikâyeyi kısaca anlatayım da ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın.

Yenicami helalarının önünde rengarenk ibrikler sırayla dizilmiş. Başına da bir adam koymuşlar. İbrikçibaşı. Adamın işi gelenlere hangi ibriği alacağını söylemek. Gelen kişiye göre sen maviyi al, sen kırmızıyı al dermiş. Adamın biri işini görmüş, dışarı çıkmış. Merakını yenemeyip sormuş:

- Efendi, kırmızı yerine mavi ibriği alsaydım ne değişirdi?

- Bir şey değişmezdi değişmesine ama biz burada neciyiz?

İbrikçibaşılar hayatımızdan eksik olmaz. Ama Nalbantlık, semercilik vs gibi meslekler çoktan kayboldu.

Rahmetli dedem mezarından kalksa gelse çöp dedektifi, koku uzmanı, imex ekran temizleyici, kedi davranışı uzmanı, ayı biyoloğu, kağıt bükücü gibi meslekleri duysa şaşırır, ne iş yaptığını bilmez, anlatmaya kalksak da anlamazdı. Değil dedemin zamanı on sene öncesinde bile olmayan birçok meslek var bugün para kazanılan.

Mesela Youtuberlar. Benim gençliğimde böyle bir meslek yoktu.

Ya e-spor olimpiyatlarına katılan sporculara ne demeli? Adamlar transfer ücretleri alıyorlar, kimileri hatırı sayılır ücretlerle transfer oluyorlarmış.

Nesnelerin interneti üzerine çalışıp hayatı kolaylaştıran cihazlar ve programlar icad edenler.

Yaşam koçu, beslenme uzmanı, kilosuna ve boyuna göre istenilen bölgeleri zayıflatan veya kuvvetlendiren fitness hocaları.

Sosyal medya hesap yöneticiliği, sosyal medya uzmanlığı, programcılığı ve daha çok hesaba ulaşmasını sağlayan programları yazanlar.

Web sayfası tasarımcılığı,

Ve burada sayamadığım daha birçok meslek benim babamın zamanında yoktu, benim gençlik yıllarımda da yoktu ve biz ilk defa son yıllarda karşılaştık.

Peki bizi geleceğin mesleklerine hazırlayacak üniversiteleri nasıl bileceğiz? Bu soruya da cevap vereyim hemen. Şu kriterleri arayın gitmek istediğiniz üniversitede.

1. Ders dışı etkinliklere bakın. Öğrenme derslik dışına yayılmış mı? Sadece dersleri dinleyerek sınıfı geçebilirsiniz ama iyi bir şekilde yetişemezsiniz. Dersler ve okutulan kitaplar zaten her üniversitede aşağı yukarı aynı.

2. Sizin üniversite öncesinde veya ders dışında kazandığınız becerileri hesaba katıyorlar mı? Mesela İngiliz Dili ve Edebiyatı veya mütercimliğinde okuyorsunuz, bir kitap çevirdiniz ve ülkenin iyi yayınevlerinden biri yayınladı. Sizi bir dersten muaf sayıp transkriptinize işliyor mu? On yıldan beri keman dersi alıyorsunuz ve birçok konsere çıktınız. Konservatuvarı kazandınız. Sizi hiç bilmeyenlerle aynı sınıftan mı başlatıyorlar? Soruları çoğaltarak sorabilirsiniz.

3. Öğrenciyi piyasanın taleplerine cevap verecek donanımda yetiştiriyor mu?

4. Programlarına bakın, kalıplaşmış ve donmuş mu yoksa esnek mi, disiplinler arası geçişkenliğe izin veriyor mu? Yan dal ve çift dal yapmak mümkün mü? Bazılarında kağıt üstünde vardır ama şartlar o kadar ağırdır ki neredeyse imkansızdır. Siz uygulanıp uygulanmadığına bakın.

5. Kendini yazılı ve sözlü ifade edebilme, eleştirel düşünme, analitik düşünme, takım çalışması, liderlik, girişimcilik ve yenilikçilik yetkinliklerini kazandıracak uygulamalar ve programlar var mı? Öğrenciye ders dışındaki seminer, kurs ve etkinliklerle bu beceriler kazandırılıyor mu?

6. Üniversite bağımsız akreditasyon kurumların denetiminden başarı ile geçmiş mi? Kaç programı akredite olmuş?

7. Çok bilinen diller dışında alfabesi farklı bir dili öğrenme imkânı sunuyor mu?

8. Öğrencilerini bir sanat dalıyla veya toplum ve doğa yararına faaliyet gösteren STK'larla iştigal etmek konusunda destekliyor mu?

Ve son kriter. Yazılı kurallarının az, yazılı olmayan kurallarının kuvvetli ve uygulanabilir olduğu üniversiteleri seçin. Üniversite biraz da gelenektir çünkü.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Mehmet Akif Ersoy ve musiki

02.00 Mehmet Akif Ersoy'un Musiki Yönü ve Bestelenmiş Şiirleri
03:15 Mehmet Akif Ersoy'un Musiki İle İlişkisi Nasıl Başladı?
07:00 Mehmet Akif Ersoy'un Musiki Yönü
08:30 Mehmet Akif Ersoy İle Neyzen Tevfik Nasıl Tanıştı?
11:00 Mehmet Akif Ersoy'un, Neyzen Tevfik İle Olan Dostluğu
15:15 Mehmet Akif Ersoy, Musiki Alanında Kimlerden Ders Aldı?
18:15 Mehmet Akif Ersoy'un Musiki Yönü
21:10 "Mehmet Akif Ersoy, Ölmeden Önce Musiki Üstadı Olarak Tanınıyordu"
27:30 "Musiki, Tüm Varlığın Anladığı Bir Dildir"
30:30 Mehmet Akif Ersoy'un Musiki Meclislerindeki Rolü
33:15 "Mehmet Akif Ersoy, Musiki Meclislerine Değer Katan Bir Kişiliktir"
37:30 Mehmet Akif Ersoy'un "Sait Paşa İmamı" Şiiri ve Bestelenme Öyküsü

Eşrefoğlu Rumi’nin Müzekki’n-Nüfûs’u

Müzekki’n-Nüfus’un en çok okunan halk kitapları arasında olmasının nedeni rehber kitap olması, dilinin sade ve anlaşılır olması, inşa edilmeye çalışılan milleti irşat etmesi.

Sanat endişesinden uzak, müridlere doğrudan doğruya tasavvufî-ahlâkî hakikatleri anlatma gayesini taşıyan Müzekki’n-nüfûs, geniş halk tabakasının kolayca anlayabileceği şekilde sade bir Türkçe ile yazılmış ve tasavvufun halk arasında yayılmasında önemli hizmet görmüştür. Müellifin Osmanlı döneminde Anadolu’da kurulan ilk tarikatlardan biri olan Eşrefiyye’nin pîri olması dolayısıyla kitabın Türk tasavvuf ve düşünce tarihinde ayrı bir yeri vardır. Yeni sayılabilecek herhangi bir görüşe yer verilmemekle beraber tasavvufun temel konularıyla tarikat terbiyesinin esaslarını başarılı bir üslûpla özetleyen Müzekki’n-nüfûs, yazıldığı devirden itibaren Muhammediyye ve Envârü’l-âşıkīn gibi geniş halk toplulukları tarafından benimsenmiş, daha sonraki devirlerde kaleme alınan bu tür eserlere örnek teşkil etmiştir.

ismailgulec.net