Huzursuzluk veren roman

Sevgili Şevket,

Hep sorardın ya, Zülfü Livaneli'den bir şey okudun mu diye. Ben de eskilerden bir iki roman okumuştum demiştim. Sen de yeni bir şey okumadın mı diye sormuştun. Şimdi soruna cevap veriyorum: Okudum. Şimdi sen geçen sene çıktı, o kadar da yeni değil dersin ama ben yeni okudum, lütfen bunu sen de yeni kabul et.

Sen benden daha iyi bilirsin Zülfü Livaneli'yi. Ülkemizin yurt içinde ve dışında en çok bilinen müzik, edebiyat, kültür ve siyaset adamlarından biri. Kitapları da birçok dile çevriliyor ve okunuyor.

Sevgili Şevket,

Livaneli'nin özellikle ilk romanlarını okuduğumu söylemiştim. Ancak son dönemlerde yazdıklarını çok politik ve dış dünyaya yazdığını düşündüğüm için pek okumazdım. Dün yanımda okuyacak kitap olmadığı için bir arkadaşımın masasında görünce bakarken arkadaşım alabileceğimi söyleyince yanıma aldım ve iki saate yakın süren yolculuğum esnasında okudum. Öyle düşünmekle haksız olmadığımı bir kez daha anladım.

Bu arada aklına bu kadar çabuk okunmasını eleştirdiğim gelmesin. Benim tercih ettiğim romanlar bu türler. Uzun hikâyeden biraz daha uzun, kısa roman. Boş cümleler ve hikayelerle uzatmaktansa her biri üzerine düşünülecek cümlelerden oluşan kısa ama yoğun metinler.

Beni bilirsin, hiçbir emeğe kötü diyemem, neticede bir gayretin ürünü. Haksızlık etmiş olurum. Ama hiç eleştirmeyeceğimiz anlamına da gelmiyor bu düşüncem. O yüzden aklımda kalan birkaç hususu seninle paylaşayım.

Bir roman için önemli olan hususlardan biri akılda kalacak bir hikayesinin ve yeri geldikçe söylenebilecek işe yarayan birkaç cümlenin olması. Bu romanda fazlasıyla var bunlardan. Harese hikayesi mesela. Yezidiler için söylenen "İnsanlık ağacının kırılmış dalı" veya Nergis ve Hüseyin'in ölürken mırıldandığı kitaba ad olabilecek "Ben de insandım" sözleri mesela.

Sen doğrudan romanı anlattığım zaman bana kızıyorsun. Ne biçim edebiyatçısın diye çıkışıyorsun. Sen laf söyleme diye biraz da edebiliği üzerine konuşayım. Livaneli birçok teknik kullanmış bu romanında. Modern dünyanın acımasızlığını, basındaki kirli ilişkileri de yeri geldikçe serpiştirmiş. İbrahim'in Hüseyinleşme serüveni de diyebiliriz. Hüseyin'in daha seküler hali, saf vicdan. Safiye'nin yerini boşandığı karısı alıyor. Kendisi de Hüseyin gibi Meleknaz'ın peşine düşüyor. Bu haliyle roman bittiği yerde aslında yeniden başlıyor. Bir nevi dönüşüm hikayesi.

Livaneli'nin üzerinde çok düşündüğü ve uğraştığı her bakımdan anlaşılan romanındaki seçtiği pozisyon ve politik dil estetik yönünü maalesef örtüyor. Bunda güncel bir olayı yazıyor olmasının da rolü var hiç kuşkusuz. Buna bir de ansiklopedik bilgi verme gayreti de eklenince biraz romandan uzaklaşır gibi oluyoruz. Bazı yazarlar bu huylarından vaz geçmeyecek galiba. Oysa okur akıllıdır ve her şeyi hisseder, anlar. Yazar keşke öğretmeye çalışmak için harcadığı enerjiyi hissettirmek ve duyguları bulaştırmak için harcasaydı Şevket.

Yazar romanını yazarken iki kitleyi düşünmüş. Biri yabancı okurları. İkincisi de Türkiye'deki Müslümanları. İlkini okusunlar diye düşünmüş, ikincisini ise eleştirmesinler diye. Nasıl mı yapmış? Anlatayım.

Roman Ezidi bir kadının şahsında ezilen ve yerlerinden edilen masum ve günahsız Ezidilerin dramını anlatıyor. İki tane kötü var. İlki Ortadoğu'da her kötülüğün babası DAEŞ ve aşırı militan Müslümanlar. İkincisi de ABD'deki İslam düşmanı aşırı milliyetçiler. İkincisi biraz ilkini dengelemek için konulmuş gibi geldi bana yapılan kötülükleri karşılaştırdığımda DAEŞ'inki daha ağız basıyor tahmin edebileceğin gibi. Batılı okurun aklına ilkinde İslam hemen gelebilecekken ikincisinde Hristiyanlık hiç gelmeyecek. Kendini bilmez iki serserinin yaptığı bir cinayetten öte bir şey değil.

DAEŞ'in sadece Ezidilere değil bölgedeki tüm masum insanlara yaptıklarını hiçbir vicdan sahibi insan kabul edemez. Hiçbir esir ve köleye kötü muamele yapmamış bir peygamberi olan Müslümanların esirlere nasıl davranacağını çok iyi bilir. Livaneli'nin kitabında hissettirmeye çalışmasının aksine bu topraklarda Müslüman olduğunu söyleyen hiç kimse İŞİD'in yaptıklarını tasvip etmez.

Livaneli yine hakikati gizliyor. İŞİD'i kim doğurdu, destekledi ve bugünlere getirdi? Bu sorunun cevabını bulamazsınız kitapta. İŞİD sanki İslamiyet içinde kendiliğinden çıkmış bir hareket gibi Batı medyasında tanımlandığı şekilde ve Batılı okura hoş gelecek biçimde anlatılmış. Hüseyin'i bıçaklayan o ABD'li fanatikler de bu tür kitapları okuyarak İŞİD ile İslam'ı özdeşleştirip tüm Müslümanları İŞİD'ci gibi görmüyorlar mı? Hüseyin her ne kadar iyi bir Müslüman olarak sunulsa da sıradan okurun gözünde yanlışlıkla Müslüman olmuş ve kurtarılması gereken bir iyi insandan başkası olmayacak. Bu yönüyle kitap Batı'da İslamafobiyi desteklemekten başka bir iş görmeyecek ne yazık ki. Kendisine sorulsa tam da tersini söyleyecektir, eminim.

Livaneli İŞİD gibi örgütleri anlatmak istiyorsa meseleye kuruluşlarından ve kurucuların irtibatta oldukları istihbarat teşkilatlarından başlamalı. Ezidileri bir seydaya, Mardin'i de yaşlı bir amcaya anlattırdığı gibi İŞİD'i de eski bir istihbaratçıya veya İŞİD'ciye anlattırıp Batı ile aralarındaki ilişkiyi ortaya koyabilir, bu tür yapıların Batı desteği olmadan ayakta kalamayacağını, İŞİD ve benzeri örgütlerin emparyalist amaçlara hizmet etmek için kurulan taşeron örgütler olduğunu çok açık bir şekilde okura gösterebilirdi. O zaman okur İŞİD ile İslam arasındaki farkı daha iyi görür ve yazarın gerçeklerin peşinde olan bir hakikat arayıcısı, gerçek bir aydın olduğunu düşünürdü.

Unutma Şevket, sonunu düşünen kahraman olamayacağı gibi hesap kitap yaparak yazan gerçek entelektüel olamaz.

Bir de bizim solcuların şu YPG hayranlığı, nereye kadar gidecek bilmiyorum. Batı medyasının cici çocukları Livaneli'nin kitabında yeni doğmuş bebeği ile dağlarda ölüm kalım savaşı veren anneye yardım ettiğini anlatırken sadece bir yerde geçiyor.

"Esmer, sırım gibi kızlardı. Taş çatlasın 17-18 yaşındalardı… Yezidi olduğumuzu öğrenince su verdiler, ekmek verdiler. Sonra bizim geldiğimiz yöne doğru yürüyüp gittiler. Size bu zulmü yapanları öldürmeye gidiyoruz, dediler…"

Ne güzel kızlar, ne büyük bir misyonları var değil mi. Bu kızlar İŞİD'i yok edecek, ortadan kaldıracak. Yaşasın. Verilen alt mesaj ise İŞİD'i bu kızlar gibi yaşayan ve inanan kadınlar yenecek. Tam da Batı medyasının ve Batılı okurun hoşuna gidecek biçimde. Onlar da bunu söylemiyorlar mı?

Daha geçenlerde on bir aylık bir bebeği ile annesini şehit edenlerin ortaklarını, ellerine fırsat geçse İŞİD'den daha beterini yapacak kadar gözü dönmüş bu canileri bu kadar masum ve kahraman göstermek Livaneli'ye Batı'da biraz itibar ve para dışında ne kazandırır bilmiyorum. Oysa bir romanla çok daha fazlasını yapabilirdi. O sadece Batı'nın yazdıklarını bir kez de roman diyerek yazmış.

Kendisine de romana da yazık etmiş maalesef. Oysa çok daha iyisini yazabilirdi. Bir röpartajında "yazarken canımı çok yaktı" diyor. Okurken benim canım iki defa yandı. İlki Meleknaz'ın şahsında tüm mazlumlara, diğeri de Livaneli'nin bu kadar taraflı yazmasına.

Artık bu mektuptan sonra okur musun, okumaz mısın bilmem. Orasını da sen düşün.

Kendiye iyi bak.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Diyar-ı Rum'a ne zaman Türkiye denildi?

02:00 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
03:00 Selçuklu Türkmenleri Anadolu'ya Ne Diyorlardı?
04:30 Anadolu'nun Adı Nereden Geliyor?
06:30 Türk Sultan ve Meliklerinin Rum Adını Değiştirmelerinin Nedeni Nedir?
08:30 "Rum" Kelimesi Coğrafi mi Yoksa Siyasi Bir İsim mi?
10:30 Diyar-ı Rum Nasıl Türkiye'ye Dönüştü?
13:30 Türkiye Adı İlk Defa Ne Zaman Kullandı?
16:15 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
19:30 Türkler Anadolu'nun Türkleşmesini Nasıl Başardı?
23:00 "Türklerin Gelmesiyle Anadolu Ciddi Bir Şekilde Kalkınıyor"
29:00 Türkler Geldiğinde Anadolu'da Nasıl Bir Yaşam ve Kültür Vardı?
34:00 Türkler Anadolu'ya Yerleşip Çoğaldıkça Yerli Halka Ne Oldu?
38:00 Gayrimüslimlerin Müslümanlaşmasında En Önemli Etken Nedir?
44:30 Türkiye Adının Yaygınlaşmasında Seyyahların Rolü Oldu mu?

Semazenlik ve Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı

02:00 Sema Nedir, Semazen Nedir?
03:45 Sema Eğitimi ve Semazenlik
09:00 Mevlana Zamanında Sema Var mıydı?
13:00 Hangi Tarikatlarda Sema'ya Benzer Bir Uygulama Vardır?
14:30 Sema, Mevlana'dan Sonra Bugünkü Halini Nasıl Aldı?
18:20 Semazen Olmak İçin Bir Şart Var mıdır?
21:00 Sema Gösterisi Neden Yapılır?
25:15 Semazenlerin Başları Neden Dönmez?
29:00 "Mevlevi Mukabelesi Bize Hayatın Kendisini Öğretir"
34:00 Semazenlerin Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı Nedir?
40:00 Sema Hareketlerin Sembolik Anlamı Nedir?
46:00 Semazenlerin Harektleri Ne Anlama Gelir?

ismailgulec.net