Enihan Baba (Yenihan Baba) Türbesi

Bizi Enihan Baba’nın türbesine götürecek merdivenler yaşlılar, hastalar, çocuklu anneler, hamileler, aşırı şişmanlar ve aşırı zayıflar, engelliler için tırmanması oldukça zor bir parkur. Çıkanlar yoruldukları zaman dinlensinler diye aralarda oturmak için banklar konulmuş, kameriyeler yapılmış, çeşmeler inşa edilmiş. Bir yere çeşme yaparsanız, o yer de bir türbeye giden yol üzerinde ise etrafındaki ağaçlara çaput bağlanması kaçınılmaz oluyor. Burası da öyle olmuş. Her tarafa çaput bağlanmış. Yukarı çıkarken mutlaka yanınızda üzerinize alacağınız bir şeyler olsun. 604 basamaklı merdiveni çıktıktan sonra terliyorsunuz haliyle. Yukarı çıkınca da sizi adeta hoş geldin der gibi karşılayan bir rüzgâr olunca ilk başlarda iyi gelse de sonradan üşütmeye başlıyor. Yanınızda getirdiğiniz her ne ise onu giymezseniz hasta olmamak mümkün değil. Eh, deniz seviyesinden iki bin metre yükseklikte bir yerde havanın nasıl olabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Çıkılması özellikle benim gibiler için oldukça zor olan tepeye nefes nefese kalmış bir halde varmışken ve bir yer bulsam da kendimi atsam diye düşünürken karşımıza çıkan eşsiz ve muhteşem manzara yorgunluğumu unutturdu. İnsanın gördüğü manzara karşısında irkilmemesi ve hayran olmaması mümkün değil. Rodop sıradağlarının neredeyse en yüksek tepelerinden birinde art arda sıralanan dağları ve yeşil bir halıyı andıran uçsuz bucaksız ormanları görünce insan bir müddet izlemekten kendini alamıyor. Yerde yemyeşil ormanlar, hemen üstünde beyaz ve mavinin her tonunun olduğu gökyüzü karşısında hangi ressam böyle güzel bir peyzaj resim çizebilir diye sormadan edemiyor insan.

Yorgunluğun ve hayranlığın etkisi yavaş yavaş geçmeye başlayınca buraya neden çıktığımızı hatırlayıp türbeye doğru yöneldik. Türbe, merdivenlerden çıkınca sağ tarafta kalıyor. Giderken yolun sağ tarafında üzerinde Bulgarca yazılar bulunan siyah mermer bir kitabe gördüm. Herhalde Enihan Baba ile ilgilidir diye düşünüp geçtim. Ancak arkadaşımız okuyunca şaşırdım ve ne diyeceğimi bilemedim. Türklerin köleliğinden kurtuluşunun anısına Bomçin Voyvoda için dikildiği söylenen bu yazıyı Bulgaristan’daki ırkçı parti diktirmiş. Türklerin ziyaret ettiği bir yere böyle bir yazı yazıp dikmenin ne anlama geldiğini sizlerin takdirine bırakıyorum.

Türbe mimari olarak bölgedeki geleneksel türbe formunda yeniden inşa edilmiş ama malzeme farklı. Altıgen planlı, kubbeli ana yapıya kare planlı kubbesiz bir antreden geçerek giriliyor. Etrafı ise birkaç metre genişliğinde mozaik ile kaplanmış, mozaiklerin bittiği yerin öteleri ise çayır çimen.

2005 yılında yapılan bu yapı aslına benzetilmeye çalışılmış ama bana göre aslından uzaklaştırılmış. Yaptıranlar muhtemelen daha güzel ve daha iyi olacağını düşünerek böyle yaptırdılar. Ama ben özel doğramaları ve kubbesiyle, mermerleriyle görkemli hale getirilmeye çalışılmış bu halini geleneğimizdeki türbe ve türbe adabından oldukça uzak buldum. Şahidesi olmayan bir türbe olur mu? Etrafı kırmızı şeritle çevrilmiş sandukayı örten ve saklayan mermer lahit, minderler yerine duvar diplerine dizilen sandalyeler, ayakkabılarla yapılan ziyaret, ancak mermer lahidin baş tarafındaki cam içinden görülebilen 1991’de yazdırılmış ve yatay olarak konulmuş Latin ve Kiril harfleriyle yazılı mezar taşları, etrafa serpiştirilen yapma çiçekler, herhangi bir hat veya levhanın olmadığı duvarlar bana bir türbeden daha çok bir devlet adamının mozolesini ziyaret ediyormuşum hissini verdi. Manevi bir atmosfer yoktu maalesef içeride. Öyle ki girişte sol taraftaki mumluk bile benim yerim burası değil diye haykırıyordu. Yakılan mumların çıkardığı is mermerleri bile karartmış, hoş olmayan bir görüntü oluşturmuştu. Böyle düşünmeme rağmen eskiden de türbe ve mescit olarak kullanılan yapının Bulgarların 2. Dünya Savaşında ölen askerlerin anısına bir bina yapmalarını öğrenince bu haline de şükrettim ve yaptıranlara teşekkür ettim. İçerisi küçük bir düzenleme ile geleneksel haline dönüştürülebilir.

Enihan Baba’nın türbesinin bulunduğu yer aynı zamanda antik dönemlerden beri kullanılan yol. Hem köylüler hem de tüccarların geçtiği yol üzerinde. Muhtemelen Enihan Baba yalnız değildi ve burada arkadaşlarıyla birlikte güvenlik ve istihbarat görevlerini de yerine getiriyordu.

Peki ziyaret etmek için onca zahmete katlanılan, türbesi Rodopların en yüksek tepelerinde olan kimi kaynaklarda ismi Yeni Han Baba olarak da geçen Enihan Baba kim? Maalesef bu soruya tatmin edici cevap vermek oldukça güç. Tarihi bir şahsiyetten ziyade efsanevi bir karakter gibi duruyor. Smolyan’da bulunan diğer türbelerde medfun Osman ve Sarı Baba ile kardeş olduğu söylenmekte. En büyükleri Enihan Baba imiş. Rivayete göre, bu üç kardeş buraların fethi esnasında gelmiş ve şehit olmuşlar. Gazi dervişlerden olmalı. Bir ermiş olduğuna inanılan Enihan Baba, katıldığı bir muharebede başı kesilir. Kopan başını koltuğuna alıp buraya kadar gelip düşer. Arkadaşları da buraya defnederler ve daha sonra önemli bir ziyaret mekânı olur. Bir başka başını vermeyen şehit hikayesi.

Bir başka rivayete göre üç kardeş birlikte Rodop bölgesine geliyorlar. Bir kuzu çeviriyorlar ve ardından bir rivayete göre üç şiş bir diğerine göre de üç mızrak alıp fırlatıyorlar. Her biri attığı şişin düştüğü yere gider ve orada faaliyetlerine başlar.

Hem Kesikbaş, hem de atılan bir nesnenin düştüğü yere konaklama özellikle menkıbevi hikayelerde görülen ortak özelliklerdendir. Enihan Baba için birçok rivayet daha var ama bunlar bilinen menkıbelerin uyarlanmasından başka bir şey değil. Örnek olması bakımından en çok bilinen bir hikâyeyi aktarayım.

Enihan Baba çoban, Osman Baba da ayakkabıcıdır. Enihan Baba bir gün kardeşini ziyarete gider. Giderken yeni sağdığı sütü mendiline koyar ve götürür. Osman Baba süt dolu mendili duvara asar. O esnada dükkâna bir kadın gelir ve Osman Baba ayak ölçüsünü alırken Enihan Bana kadının ayaklarını görür ve duvarda asılı mendilden süt damlamaya başlar. Osman Baba kadın gittikten sonra Enihan Baba’ya dönerek “Dağ başında evliya olmak kolay, insanlar arasında ise zordur.” Der. Enihan Baba da yaptığı hatanın farkına varır.

Yöre halkı Enihan Baba’nın ilahi gücü olduğuna, nu güç sayesinde de kendilerini her türlü beladan ve kötülüklerden koruduğuna inanır. Türbesini yıkmak için üç defa dinamitleyen adamın sakatlanmasını onun bu gücüne bağlarlar.

Enihan Baba’nın bölgeyi koruduğuna dair bir diğer hikâye Ruslarla ilgili. Ruslar bu tepeyi aşamamış, çıkan şiddetli fırtına kazanları Rus askerlerinin üzerine devirmiş ve kaçmalarına neden olmuş. Hatta 1878 yılında yapılan Osmanlı-Rus anlaşmasında Eniha Baba’nın olduğu yerin sınır olarak kabul edilmesine bu olayın sebep olduğuna inanılır.

Enihan Baba burada o kadar kutsaldır ki hacca gidemeyenler burayı ziyaret ederlermiş. Rodopların en yüksek tepesinde yer alması, bölge halkının fakir olması ve hacca gidecek imkan bulamaması, komünist idarenin hacca izin vermemesi, Enihan Baba’nın hemen karşısında Bulgarlar için kutsal bir yerin bulması ve buranın Bulgarlar arasında Kudüs gibi kutsal kabul edilmesi, bir de Enihan Baba türbesinin kutsal kabul edilip dinamitlenmesine rağmen yıkılmaması gibi olağanüstü olayların yaşanması hac gibi ziyaret edilmesini temin etmiş.

Bölge halkı Enihan Baba’yı özellikle kar kalktıktan ve yollar açıldıktan sonra, yaz dönemi işleri başlamadan ziyaret ederler, bir haftayı bulan şenlikler, panayırlar düzenlerlermiş. Bu tür panayırların bölge halkının birbirinden haberdar olması, ihtiyaçlarını karşılaması ve moral değerlerini yükselttiğini düşünebiliriz.

Diğer bölgelerden kadın-erkek birlikte gelirken Rudozem bölgesinden sadece erkekler gelirmiş ziyarete. Uzak yerlerden gelenler de bu ziyaretleri ibadet olarak görür ve değerlendirirmiş.

Bu kadar gösterişli bir türbenin yapılması, park ve etrafına muhtelif yapıların inşa edilmesi boşuna değil. Bölgenin en büyük ziyaret yeri ve senenin Maya adı verilen duanın edildiği mayıs ayında yapılan törene bu sene altı bin kişinin katılmış. Uzaklardan da gelenler olurmuş ve bunlar muhtemelen bölgenin maneviyatından istifade etmek ve varsa hastaları şifa bulsunlar diye türbenin etrafında gecelerlermiş. Bağış yoluyla beşi büyükbaş, yedisi küçükbaş on iki hayvan toplanırmış. Kurbanlar kesildikten sonra dualar başlarken öte yandan kazanlar kurulur. Duanın ardından ikram başlar. Yemek esnasında da bağışçıların adları mikrofondan anons edilerek kendilerine teşekkür edilir.

Enihan Baba türbesinin en sık ziyaret edildiği aylar mayıs ve eylül imiş. Birinin bahar, diğerinin de hasatla yakından ilgisi olduğunu söylememe gerek yok sanırım ve bu kadim bir gelenek. Bunlara ilaveten dini bayramlarda, Muharrem ayında da ziyaret edilirmiş. Özellikle Muharremde iki-üç gün kalınırmış ve bu ziyaretlerde iki rekat ziyaret namazı kılınması adet imiş. Bu adet hâlen geçerli olmalı ki türbenin girişinde seccadeler vardı. Ancak orada bulunduğum süre zarfında gelen ziyaretçilerin namaz kıldıklarını görmedim.

Türbe yukarıda belirttiğimiz tarihler dışında da ziyaret edilir. Yaz aylarında ziyaretler artar, yöre j-halkı özellikle Cuma günü gitmeye özen gösterirmiş. Ama günümüzde ziyaret için tatil günleri bekleniyor artık.

Takvime bağlı olarak yapılmayan ziyaretler bireysel olur. Bir derdi olan, hasta olan, Rodoplardaki Müslümanlar genellikle sıhhatlerine kavuşmak ve dertlerine derman bulmak için ziyaret ederler. Geceyi orada geçirenler hastalıklarını orada bıraktıklarına inanırlarmış.

Her türbe gibi bu türbenin de ziyaret adabı var. Eller açılarak içeri girilir, eller dua için havaya kaldırılmış bir vaziyette mezarın etrafı dolaşılır. Duaya lahidin ayak ucundan başlayıp yine ayak ucunda bitirilir. Oysa biz sandukanın ayak ucu demeye alışkınız ama sanduka olmadığı için lahit diyoruz. Bu bile ne demek istediğimizi ifadeye yeter sanırım.

Farklı toplumların birlikte yaşadıkları yerlerde görülen durum burada söz konusudur. Türklerin Enihan Baba’sını Bulgarlar da ziyaret etmektedir. Bulgarların gitme amacı Baba’ya bereket duası yapmak, ikramlardan tatmak, olup bitenleri seyretmek ve Müslümanlarla kaynaşmak imiş. 





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Diyar-ı Rum'a ne zaman Türkiye denildi?

02:00 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
03:00 Selçuklu Türkmenleri Anadolu'ya Ne Diyorlardı?
04:30 Anadolu'nun Adı Nereden Geliyor?
06:30 Türk Sultan ve Meliklerinin Rum Adını Değiştirmelerinin Nedeni Nedir?
08:30 "Rum" Kelimesi Coğrafi mi Yoksa Siyasi Bir İsim mi?
10:30 Diyar-ı Rum Nasıl Türkiye'ye Dönüştü?
13:30 Türkiye Adı İlk Defa Ne Zaman Kullandı?
16:15 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
19:30 Türkler Anadolu'nun Türkleşmesini Nasıl Başardı?
23:00 "Türklerin Gelmesiyle Anadolu Ciddi Bir Şekilde Kalkınıyor"
29:00 Türkler Geldiğinde Anadolu'da Nasıl Bir Yaşam ve Kültür Vardı?
34:00 Türkler Anadolu'ya Yerleşip Çoğaldıkça Yerli Halka Ne Oldu?
38:00 Gayrimüslimlerin Müslümanlaşmasında En Önemli Etken Nedir?
44:30 Türkiye Adının Yaygınlaşmasında Seyyahların Rolü Oldu mu?

Semazenlik ve Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı

02:00 Sema Nedir, Semazen Nedir?
03:45 Sema Eğitimi ve Semazenlik
09:00 Mevlana Zamanında Sema Var mıydı?
13:00 Hangi Tarikatlarda Sema'ya Benzer Bir Uygulama Vardır?
14:30 Sema, Mevlana'dan Sonra Bugünkü Halini Nasıl Aldı?
18:20 Semazen Olmak İçin Bir Şart Var mıdır?
21:00 Sema Gösterisi Neden Yapılır?
25:15 Semazenlerin Başları Neden Dönmez?
29:00 "Mevlevi Mukabelesi Bize Hayatın Kendisini Öğretir"
34:00 Semazenlerin Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı Nedir?
40:00 Sema Hareketlerin Sembolik Anlamı Nedir?
46:00 Semazenlerin Harektleri Ne Anlama Gelir?

ismailgulec.net