Özgeçmiş
...
Fedai Hoca, Kıbrıs’ta Türk Dili ve Edebiyatları bölümlerinde kısa süre de olsa çalışan Türkiye’den gelen misafir öğretim üyelerinin hepsinin tanıdığı ve hayran olduğu biriydi. Fedai Hoca’yı o kadar severlerdi ki onun için bir armağan kitap bile hazırlamışlardı. Harid Fedai Hoca’nın isteyip Türkiye’den gelen hocaların yapmayacağı bir şey yokdu. O da kendisinden istenilen her şeye cevap vermeye çalışırdı.
Ben çok geç tanıdım Harid Fedai’yi. İsmini duyardım, eserlerini bilirdim ama vicahen tanışmak mümkün olmamıştı iki sene öncesine kadar. Kıbrıs’ta görevlendirilince Hala Sultan ile ilgili bir sempozyum yapmak istedik ve çalışmalara başladık. Herkes Harid Fedai’yi de çağırın diyordu ve ben tanımıyordum Hoca'yı. Telefon numarasını buldum ve kendisini aradım. O sıralar yaşına ve zayıflığına rağmen DAÜ’de ders veriyordu. Bana sempozyumun ilk gün dersi olduğu için katılamayacağını ancak ikinci gün gelebileceğini ve bildirisini ikinci güne koymamı söyledi. İlgilendiği alanda bir sempozyum var, Türkiye’den tanıdığı, bildiği birçok bilim adamı geliyor ve Hoca buna rağmen dersini iptal etmeyi veya ertelemeyi hiç düşünmüyor. İşte dedim, hoca ahlakı bu.
İkinci dikkatimi çeken husus sempozyuma geldiğinde elimize bildiri metnini hem yazılı hem de cd içinde vermesiydi. Sempozyumun üzerinden aylar geçtiği halde bildiri metnini göndermeyenleri gördükçe Harid Fedai’nin işine verdiği önemi, sözüne sadakati ve çalışmasındaki titizliğini takdir ederdim ve bunları öğrenci arkadaşlarla paylaşır, örnek almaları için anlatırım.
Hoca ile tanışmamız sempozyum münasebetiyle oldu. Hoca ile samimi olmamıza ise Prof. Dr. Oğuz Karakartal vesile oldu.
Hoca ile ikinci çalışmamız Kıbrıs Araştırmaları ve İncelemeleri Dergisiçalışmaları esnasında oldu. Oğuz Hoca ile dergi çalışmalarına başlayınca konu ile ilgisi olacağını düşündüğümüz araştırmacılarla bir toplantı yapmaya karar verdik ve kendisini toplantıya davet ettik. Bizi kırmadı ve toplantıya katıldı. Konusu Kıbrıs olan araştırmaların yayınlanacağı bir dergi çıkarmak istiyorduk. Toplantıya katılanların ilk sayıya yazı vermesi konusunda bir karar aldık. Bundan sonrasını söylememe gerek var mı? Tahmin ettiğiniz gibi ilk yazıyı yine Harid Fedai gönderdi ve derginin ilk sayısının ilk makalesi Harid Fedai’nin idi.
Bu dergi çalışmaları esnasında Hoca ile aramızda bir ünsiyet peyda oldu ve daha samimi olduk. Hoca işlerini bir an önce bitirmek isteyen bir adamın acelesi ve telaşıyla bir şeyler yapmak istiyordu. Ben de elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyordum. Hoca’nın aralarında yazma eserlerin de bulunduğu Kıbrıs konulu kitaplardan oluşan zengin bir kütüphanesi vardı. Hoca ile kütüphanesini üniversiteye almak konusunda anlaştık. Üniversite kütüphanesinde Harid Fedai Kıbrıs Kitapları isimli bir köşe yapacaktık ve Kıbrıs ile ilgili araştırma yapanların istifadesine sunacaktık. Ancak Hoca’nın rahatsızlığı buna bir türlü izin vermedi. Gah hastane, gah evde yatıyordu. Gitmek üzere anlaştığımızda da bir şeyler çıkıveriyordu. Hoca ile birlikte gidemeyeceğimizi anlayınca çok sevdiği dostu Prof. Dr. Oğuz Karakartal’a Lefke’de kitapların bulunduğu evin anahtarını vermek istemiş. Karakartal Hoca da, “Hocam inşallah iyileşeceksiniz, birlikte gideceğiz” diyerek Hoca’nın moralini ve neşesini düzeltmeye çalışmıştı. Yine söz verip de yerine getirememenin mahcubiyetiyle bize anahtarı vermek istemişti. Oysa çok haklı bir mazareti vardı ama onun için sözünde durmak her şeyden daha kıymetliydi.
Daha sonra hastanaye daha sık gitmeye başladı ve hastalığı ilerledi. Netice itibarı ile kitapları alıp Harid Fedai Kıbrıs Kitapları köşesi yapamadık. Kızı ve oğlu babalarının isimlerini bu şekilde yaşatmak isterler mi bilmiyorum.
Harid Fedai ile konuşup da gerçekleştiremediğimiz ikinci proje kendi yazdığı kitapların yeniden basımı meselesi idi. Hoca’nın şu ana kadar yayınlanmış tüm kitaplarını bir seri halinde yeniden düzenleyip güzel bir baskı ile çıkarmak idi. Hocayı tanıyan arkadaşlara bahsettiğimde hemen hepsi bir kitabının hazırlanmasını hiçbir karşılık beklemeden, Hoca’ya hürmetlerinden can u gönülde üstlendiler. Nasip değilmiş, o iş de kaldı. Hastalığı ona, Kıbrıs’ta çok zor geçen iki yılın ardından memlekete dönme arzusu da bana izin vermedi. Ama hâlâ geç değil, ailesi izin verdiği takdirde gerçekleşebilir.
Harid Fedai her şeyden önce çok iyi bir insandı. Türkiye’yi severdi, İstanbul anılarını anlatırken gözlerine yansıyan ışıltıdan onun İstanbul’u ne kadar sevdiğini anlardım. Sınıf arkadaşı Amil Çelebioğlu’nun Salacak’taki evlerinin önünden denize girmelerini anlatırken yüzünde bir arada gördüğüm o tatlı hüzün ve sevinç hâlâ gözlerimin önünde.
Kibarlığı, muhatabına yaşı ne olursa olsun bey diye hitap etmesi, çalışkanlığı, titizliği, sözüne sadık olması, Türkiye ve İstanbul sevgisi, etrafındaki muhtaçlara sahip çıkması, dostları arasında darda olanların yardımına koşması benim onda her birine hayran olduğum özellikleri idi.
Hilmi Efendi’yi, Aşık Kenzi’yi bize o tanıttı. Lefkoşa Mevlevihanesi hakkında yazılmış en geniş monografi ona ait. Bunların yanında birçok kitabı, sayısız makalesi var gazeleterde yayınlanmış.
Kıbrıs’ta kaldığım esnada beni
Neler çeker bu gönül, söylesem şikâyet olur
mısraını terennüm etmekten vazgeçirenlerden biri de Harid Fedai idi. Her güçlükten sonra bir ferahlık olur. Benim için zor geçen yılları unutturan ferahlık Harid Fedai gibi değerleri tanımak, görmek, sohbetleriyle feyzlenmek oldu. O ve onun gibi birkaç dost benim için çöl ortasındaki vaha idiler.
Bu kubbede hoş bir seda bırakan Harid Fedâî’nin adı, sairin,
Bakî kalır sâhife-i âlemde adımız
dediği gibi bu âlemde baki kalacak. Mekanı cennet olsun.
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
02:00 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
03:00 Selçuklu Türkmenleri Anadolu'ya Ne Diyorlardı?
04:30 Anadolu'nun Adı Nereden Geliyor?
06:30 Türk Sultan ve Meliklerinin Rum Adını Değiştirmelerinin Nedeni Nedir?
08:30 "Rum" Kelimesi Coğrafi mi Yoksa Siyasi Bir İsim mi?
10:30 Diyar-ı Rum Nasıl Türkiye'ye Dönüştü?
13:30 Türkiye Adı İlk Defa Ne Zaman Kullandı?
16:15 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
19:30 Türkler Anadolu'nun Türkleşmesini Nasıl Başardı?
23:00 "Türklerin Gelmesiyle Anadolu Ciddi Bir Şekilde Kalkınıyor"
29:00 Türkler Geldiğinde Anadolu'da Nasıl Bir Yaşam ve Kültür Vardı?
34:00 Türkler Anadolu'ya Yerleşip Çoğaldıkça Yerli Halka Ne Oldu?
38:00 Gayrimüslimlerin Müslümanlaşmasında En Önemli Etken Nedir?
44:30 Türkiye Adının Yaygınlaşmasında Seyyahların Rolü Oldu mu?
02:00 Sema Nedir, Semazen Nedir?
03:45 Sema Eğitimi ve Semazenlik
09:00 Mevlana Zamanında Sema Var mıydı?
13:00 Hangi Tarikatlarda Sema'ya Benzer Bir Uygulama Vardır?
14:30 Sema, Mevlana'dan Sonra Bugünkü Halini Nasıl Aldı?
18:20 Semazen Olmak İçin Bir Şart Var mıdır?
21:00 Sema Gösterisi Neden Yapılır?
25:15 Semazenlerin Başları Neden Dönmez?
29:00 "Mevlevi Mukabelesi Bize Hayatın Kendisini Öğretir"
34:00 Semazenlerin Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı Nedir?
40:00 Sema Hareketlerin Sembolik Anlamı Nedir?
46:00 Semazenlerin Harektleri Ne Anlama Gelir?