Kıymeti bilinmemek yahut ahırdaki ceylan

Havalar sıcak, sıcaklık da gölgede 40 derece olunca son yıllarda her tarafta açılan ve isimleri birbirine benzeyen meşhur kahveci dükkânlarından birine attım kendimi. Benim gibi düşünenler çok olacak ki zar zor bir masa buldum ve iliştim. Bilgisayarımı açtım, çalışmaya başladım. Derken kibar bir cümle çalındı kulağıma:

-       Özür dilerim, bölüyorum çalışmanızı. Sizi rahatsız etmeyeceksem şuracığa ilişebilir miyim?

Her halinden kibar ve tahsilli bir adam olduğu belli bir beyefendiydi cümleyi kuran adam. Estağfirullah, lütfen, kerem buyurursunuz, dedim ve adam masaya oturdu. Oturunca doğal olarak birbirimize selam verdik, hal hatır sorduk. Nezaketsizlik olmasın diye adama kahve söyledim. Kahveler gelince muhabbet de peşinden geldi ve koyulaştı. Kahvenin sertliğinden mi, sohbetin tatlılığından bilmem bilgisayarı kapadım ve kırk yıllık ahbap gibi başladık birbirimize anlatmaya.

Adam hikâyesini anlattı. Bir kurumda üst düzey yönetici olarak çalışıyormuş. Görev için evinden uzak bir yere gönderilmiş. Gittiği yerde beraber çalışacağı ve kendisine yardım edeceği söylenen insanlar çok kaba imişler. Kabalıkları cehaletlerinden ve kibirlerinden gelirmiş. Bir insan hem cahil hem de kibirli olursa Hz. İsa’nın ahmaklardan kaçtığı gibi ondan kaçacaksınız. Ellerinden geleni artlarına koymamışlar bizimkine ve etmedikleri kötülük kalmamış adamcağıza. Adamın gitmediği ülke, çalışmadığı ortam kalmamış ama birlikte çalıştığı bu adamlardan gördüğü kabalığı, saygısızlığı, küstahlığı başka hiçbir yerde görmemiş. Kendisine yapılanlardan birkaç tanesini de anlatınca sanki böyle küstah ve cahillerle hiç karşılaşmadığım için Allah’a şükrettim ve adamın durumuna üzüldüm. Kısaca dertleştik, halleştik. Adam da kendisini dikkatle dinleyen bir çift kulak bulunca iyice döküldü, saçıldı. Derken kahveler bitti, terler soğudu ve adam otobüsünü kaçırağını söyledikten sonra izin isteyip kalktı masadan.

Adamın ardından bir müddet öylece kaldım. Üzüldüm adamın başına gelenlere. Neyse İsmail, dünya böyle, sen haline şükret ve işine devam et, dedim kendi kendime. Bilgisayarı açtım ve kaldığım yerden hikâyelere devam ettim.

Aman Allah’ım! Adamın yaşadıklarını adeta özetleyen bir hikâye karşıma çıkmaz mı? Hz. Pir, hikâyeyi daha iyi anlayayım diye bu adamı bana gönderdi diye düşünmedim değil. Normalde önce hikayeyi okur, sonra anlardım. Bu sefer onca olayı gördüm, sonra hikayeyi okudum. Şimdi siz merak etmişsinizdir beni heyecanlandıran hikâyeyi. Bu sıcak havalarda sizi yoracak halim yok ya. Hemen anlatayım.

Ahıra düşen ceylan*

Zalim bir avcı bir ceylan yakaladı. Ona acımadan ineklerin ve eşeklerin olduğu ahıra koydu. Zavallı ceylan, korkudan bir o yana koşuyordu, bir bu yana.

Avcı geceleyin yesinler diye eşeklerin ve ineklerin önlerine saman koydu. Hayvanlar samanı sanki şekermiş gibi büyük bir iştahla yediler. Zavallı ceylan ise gözüne saman tozları kaçmasın diye yüzünü çeviriyordu.

Kişinin sevmediğiyle aynı yerde kalmasından daha büyük bir ceza var mıdır acaba?

O göbeği hoş kokulu, güzeller güzeli ceylan ahırda sanki hapisteymiş gibi idi. Hayvanlar ceylanla dalga geçmeye başladılar. Eşeklerden biri:

- Susun bakayım, bu ceylanda padişahların beylerin huyu var. Onu rahatsız etmeyin, dedi. Bir diğeri:

- Şu ceylan bir inci elde etmiş, onu nasıl olur da ucuza satar, dedi. Bir başkası ise:

- Söyleyin ona, bu naziklikle ve kibarlıkla gitsin padişahın tahtına otursun, dedi.

Karnı doyan eşeklerden biri ise ceylanı saman yemeye çağırdı. Ceylan başını çevirerek:

- O saman senin gıdan. O gıdadan senin bedenin dirileşir, yenileşir. Ben çayır çimenliğin arkadaşıyım. Dupduru suların aktığı ırmakların kenarlarında, bağlarda, bahçelerde gezer dururum ben. Oralarda avunur eğlenirim. Kader beni buraya düşürdü diye huyum mu değişecek? Yoksul oldum diye nasıl yoksulca davranırım? Elbisem eskise de ben yeniyim. Ben sümbülü, reyhanı, lâleyi nazlanarak yerdim, dedi.

Bu sözleri işiten eşeklerden biri ceylana döndü ve:

- Evet, dedi, sen böyle konuşadur, boş boş konuş. Çünkü yabancı memleketlerde boş ve saçma şeyler çok söylenir, diye çıkıştı.

Ceylan bu sözlerin altında kalacak değildi.

- Benim sözlerime göbeğim şahitlik etmekte, öd ağacına, ambere bile minnet etmemekte. Ama o kokuyu alacak burun nerede? Pisliği seven eşeğe bu koku haramdır. Eşekler yolda giderken pislik koklarlar. Ben böyle eşeklere nasıl güzel kokular sunabilirim?

Adamın ahıra düşen ceylandan ne farkı var sizce? Şimdi size soruyorum. Mesnevî canlı bir kitap, her an yeni şeyler anlatıyor derken haksız mıymışım? Az kalsın unutuyordum söylemeyi. Adam giderken kahve paralarını da ödemiş. Hürmetim bir kat daha arttı. Hem beni irşat etti, hem kahve ısmarladı. Böyle civanmert, cömert, mürüvvetli ve arif kaç kişi var aramızda. Allah sayılarını artırsın, çevremizden eksik etmesin.


* Bir ceylanın eşekler ahırında mahbus kalması, 5. Cilt, 833-924. Beyitler.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Diyar-ı Rum'a ne zaman Türkiye denildi?

02:00 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
03:00 Selçuklu Türkmenleri Anadolu'ya Ne Diyorlardı?
04:30 Anadolu'nun Adı Nereden Geliyor?
06:30 Türk Sultan ve Meliklerinin Rum Adını Değiştirmelerinin Nedeni Nedir?
08:30 "Rum" Kelimesi Coğrafi mi Yoksa Siyasi Bir İsim mi?
10:30 Diyar-ı Rum Nasıl Türkiye'ye Dönüştü?
13:30 Türkiye Adı İlk Defa Ne Zaman Kullandı?
16:15 Türkiye'nin Doğuşu ve Türkiye Adının Ortaya Çıkışı
19:30 Türkler Anadolu'nun Türkleşmesini Nasıl Başardı?
23:00 "Türklerin Gelmesiyle Anadolu Ciddi Bir Şekilde Kalkınıyor"
29:00 Türkler Geldiğinde Anadolu'da Nasıl Bir Yaşam ve Kültür Vardı?
34:00 Türkler Anadolu'ya Yerleşip Çoğaldıkça Yerli Halka Ne Oldu?
38:00 Gayrimüslimlerin Müslümanlaşmasında En Önemli Etken Nedir?
44:30 Türkiye Adının Yaygınlaşmasında Seyyahların Rolü Oldu mu?

Semazenlik ve Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı

02:00 Sema Nedir, Semazen Nedir?
03:45 Sema Eğitimi ve Semazenlik
09:00 Mevlana Zamanında Sema Var mıydı?
13:00 Hangi Tarikatlarda Sema'ya Benzer Bir Uygulama Vardır?
14:30 Sema, Mevlana'dan Sonra Bugünkü Halini Nasıl Aldı?
18:20 Semazen Olmak İçin Bir Şart Var mıdır?
21:00 Sema Gösterisi Neden Yapılır?
25:15 Semazenlerin Başları Neden Dönmez?
29:00 "Mevlevi Mukabelesi Bize Hayatın Kendisini Öğretir"
34:00 Semazenlerin Giydiği Kıyafetlerin Sembolik Anlamı Nedir?
40:00 Sema Hareketlerin Sembolik Anlamı Nedir?
46:00 Semazenlerin Harektleri Ne Anlama Gelir?

ismailgulec.net