Bir yönetici tipi olarak katır ve deve

Tahmin edebiliyorum, başlığı biraz tuhaf buldunuz. İzah etmeme müsaade buyurun.

Malum, iki ay sonra yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Siyasi partiler hazırlıklarına çoktan başladı. Cumhurbaşkanımız belediye başkanı adaylarında aradıkları özellikleri sıralarken aklıma Mesnevi'den Deve ile Katır hikayesi geldi.

Belediye başkanı tipi olarak katır ve devenin pek alışık olmadığımız türden bir benzetme olduğunu ben de biliyorum. Hiçbir belediye başkanı kendisinin deveye veya katıra benzetilmesini istemez. Günlük dilde kullandığımız anlamıyla düşünür, deve için kaba saba, katır için de inatçı bir insan tipi akıllara gelebilir. Acele etmeyin böyle düşünmekle, başka anlamları da var. Ne mi? Buyurun. Önce Mesnevi'den hikayeyi okuyalım:

Nasıl olmuş diye sormayın, bir katır ile bir deve arkadaş olmuş. Birlikte yolculuğa çıkmışlar. Deve iniş ve yokuşlarda, çakıllı ve kumlu yollarda pek düzgün ve pek rahat gidermiş. Buna karşın katır yokuş çıkarken zorlanır, inerken yuvarlanırmış. Devenin bu rahat ve sakin yürüyüşünü görünce dayanamamış, sormuş:

- Deve kardeş! Sen iyi bir yol arkadaşısın. Sen yokuşlarda, inişlerde, sarp yollarda düşmeden güzelce gidiyorsun. Ben ise yolunu şaşırmış kimse gibi tepetaklak oluyorum. İster kuru yol olsun, isterse çamurlu, her zaman yüzükoyun düşüyorum. Lütfen söyle bana, sen nasıl oluyor da düşmeden gidiyorsun? Söyle, ben de bileyim, artık düşmeyeyim.

Katırın bu durumuna çok üzülen deve ona cevap vermiş:

- Ey bahstsız arkadaşım! Benim gözüm seninkinden daha parlak. Ayrıca boynum uzun olduğu için yüksekten bakmakta. Yüksek bir tepeye çıktığımda patikanın sonunu görürüm. Allah, tüm yollarının iniş ve çıkışını bana gösterir. Ben her adımımı görerek atarım. Onun için sürçmekten ve düşmekten kurtulurum. Oysa sen üç adım ötesine bakmazsın. Yemi görürsün ama, altındaki tuzağı görmezsin. Şimdi sen cevap ver. Oturmada, yürümede hiç gözü gören ile görmeyen bir olur mu?

Bu hikayeyi birçok şekilde yorumlayabiliriz. Buradaki deve, ilk akla gelen anlamda değil gördüğünüz gibi. Hikâyede deve, akıllı, bilgili, irfan ve basiret sahibi kimseleri sembolize ediyor. Hadis-i şerifte bu kimseler şöyle tarif edilir:

"İnananlar yumuşak huylu, yavaş tabiatlı olur. Güzel yürüyen ve çekince gelen deveye benzerler."

Madem yönetici modeli olarak aldık, o zaman bir de ona göre açıklayalım. Bir yönetici tipi olarak deve, acele etmeden, kızmadan, hiddetlenmeden işlerini yapan, bir iş yapmadan önce hesap eden, sonunu düşünen ve ona göre hareket eden, günlük olaylara ve kişilere kapılarak hedefinden uzaklaşma gafletine düşmeyen akıllı yöneticiyi sembolize ediyor. Sırtındaki yük sorumlu olduğu kurum ve kuruluşlar. Düşmeden devrilmeden yürümesi kurumunu akıllıca ve bilgece yönetmesi. Bu yöneticiler hem kendilerine zarar vermezler, hem de yönettikleri kuruma.

Katır ise geçimsiz, dikkatsiz, düşünmeden hareket eden, hiddetlenince ne yapacağını bilmeyen cahil kimseler oluyor. Yönetici tipi olarak ise günlük olayların arasında kaybolup giden, kişilere takılıp kalarak asıl amacını unutan ve işi nihâyete erdirene kadar başını gözünü yaran, yani çokça hata yapıp kurumuna zarar veren yönetici tipi. Sırtındaki yükle birlikte düşen, hem taşıdığı yüke yani sorumlu olduğu kuruma hem de kendisine zarar veren tip. Deve gibi uzaklara, yani hedeflere odaklanmayıp önüne, yani günlük işlere takılıp kaldığı için vaktini zayi ediyor ve hedefine varmakta gecikiyor.

Şimdi söyleyin bana, belediye başkan adaylarını kendilerinin deveye benzetilmesine kızarlar mı? Bir arkadaşıma anlattım, kızanlar olabilir dedi. Kimler diye sorunca, ben anladım deveyi de ya bana oy verecekler bilmezse, deyince aklıma şu fıkra geldi.

Adamın biri kendisini darı zannediyormuş. Kendisini yiyeceğini zannettiği için tavuk görünce kaçarmış. Doktora gitmiş, tedavi olmuş. Adam artık darı olmadığını düşünüyormuş. Adam evine dönerken sokakta bir tavuk görünce korkarak doktorun yanına gelmiş. "Üzerime gelen bir tavuk gördüm doktor bey" demiş. Doktor "Tavuk sana ne yapabilir, sen insansın." deyince adam cevap vermis:

- Ben darı olmadığımı biliyorum da tavuk benim darı olmadığımı bilmezse?"





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Oryantalizmin Zihin Dünyası, Ötekileştirmenin İdeolojisi ve Edward W. Said

Kitap kapağındaki görselin hikayesi
Oryantalizm hakkında yazılmış çok kitap ve çalışma varken böyle bir çalışmay yapmaya iten motivasyon
Oryantalizmin genel kabul görmüş bir tanımı
Oryantalizmle birlikte geçen modernlik ile arasındaki ilişki
Said’in temel tezi
Oryantalistler Said’in görüşlerine katılmama sebepleri
Seyahatname edebiyatı ile oryantalizm arasındaki ilişki
Oryantalizmin Osmanlı İmparatorluğuna bakışında diğerlerinden farklı olduğu taraf
Oryantalizmin zihin dünyasında İslam
Batı zihninde teşekkül eden Osmanlı imgesi
Türk despotizmi ve bu söylemi ortaya çıkaran gerekçeler
Batı toplumu, Doğu toplumu, İslam toplumu, Osmanlı toplumu
Gerçek Doğu ile oryantalistlerin ürettiği Doğu imgesi arasında bir uçurum var
Osmanlı-Bilim dünyasında şerh edebiyatı ile ilgili
Akli ilimlerin medreseden kaldırılması iddiası
Rönesansı başlatan doğulu alimler

Arebeskin sosyal ve kültürel temelleri

02:00 Arabeskin Anlatılmamış Hikayesi
03:00 Arabesk Nedir, Nasıl Ortaya Çıktı?
04:00 Arabesk Müzik Türkiye'de Ne Zaman Ortaya Çıktı?
11:00 Arabesk İle Gecekondu ve Göç Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır?
13:30 Arabesk Hitap Ettiği Kitle Bakımından Caz ve Blues İle Kıyaslanabilir mi?
16:00 Arabeskin Gelişmesinde Almanya'nın Nasıl Bir Katkısı Oldu?
19:00 Türk Müziğinin Benzersiz Bir Türü: Arabesk
27:00 Mısır'ın Müzik Dünyasındaki Yeri ve Etkisi
31:00 Arap Müziği Türkiye'yi Nasıl Etkiledi?
38:00 Arabeskin Anlatılmamış Hikayesi

ismailgulec.net