Sağlıklı beslenmekten ne anlıyorum?

 

Bir de sağlıklı beslenme ile ilgilenenler ve tavsiyede bulunan uzmanlar var. Bazen bu uzmanların tavsiyeleri birbirleriyle çelişse de insanlara tüketilen gıdaların zararlı olup olmamasından daha çok tüketim miktarı, şekli ve zamanı ile ilgili açıklamalar yapıyorlar ve kendilerini dinleyenlere bir takım tavsiyelerde bulunuyorlar.

Bazı insanların derdi ise yedikleri yemeklerin sağlıklı ve sağlıksız olmaları değil. Çok veya az olması da değil. Düzenli veya düzensiz yemeleri de değil. Onlar dini hassasiyeletinden ötürü yiyeceklerin helal olup olmamasına bakıyorlar. Haram olan yiyecekleri yemedikleri gibi haram para ile alınmış helal gıdaları da yemiyorlar. Dinin bu konudaki emirlerine harfiyyen uyuyorlar ve hassasiyet gösteriyorlar.

Acaba biz eskiden de yemeklerimize dikkat eder miydik böyle?

Ben cevap vereyim, helal-haram dışında böyle dikkat etmezdik, ama başka türlü dikkat ederdik. Başka türlü dikkat nasıl olur, dediğinizi duyar gibiyim. Meramımı izaha çalışayım o halde.

Muradımı iki küçük örnek ile anlatayım. Bir şeyh efendi müridanıyla birlikte bir yere davet edilirler ve sofralar kurulur. Şeyh efendi başlamadan yemeğe başlanmadığı için herkesin gözü şeyh efendidedir. Şeyh efendi ise bir türlü elini kaşığa götürmez. Davet sahibi biraz çekinerek, biraz da sıkılarak, efendim, der, çorbanızı soğutmasanız.

Şeyh efendi, biz bu çorbayı içemeyiz evlat, der. Hane sahibi telaşlanır, aman efendim bir eksiklik, bir kusur mu gördünüz, diye sorar. Yok, der şeyh efendi, yemek çok güzel görünüyor ama öfke ile pişirilmiş, der. Biz öfke ile pişirilen yemekleri yiyemeyiz. Bu cevabı işiten hane sahibi soluğu karısının yanında alır. Hanım, der, sen bu yemeği pişirirken bir şey kızdın mı? Hanımı, evet, der. Çocuk bir türlü susmadı, çorba ocakta iken ona kızmıştım, der.

Buna benzer bir olayı, sanırım Tarık Ramazan’a ait, bir yazıda okumuştum. Kurbanlıklara dikkat edilirken dişine, kulağına, boynuzuna, kilosuna dikkat edildiği kadar sahibinin ona nasıl davrandığına da dikkat etmeliyiz. Sahibi tarafından dövülen, iyi beslenmeyen hayvanların da kurban edilmemesi gerektiğini söyleyen bir yazı idi.

İkinci olayı İrfan Öztürk Hoca’dan dinledim. Olay Pamukova’da geçiyor. Fatma Nine adında bir teyzemiz eve gelen ekmekler konusunda oğluna der ki, evladım bu ekmekler boğazımdan geçmiyor. İçime sıkıntı basıyor. Acaba fırıncı ekmeği besmele çekmeden mi pişiriyor?

Hangimiz ekmek alırken iyi pişmiş olmasına dikkat ettiğimiz kadar pişirenin besmele çekip çekmediğine dikkat ederiz? Hangimiz önümüze konulan yemeğin muhabbet ve sevgiyle pişip pişmediği konusunda hassasiyet gösteririz?

Galiba sorunumuz da bu. Ne zaman önümüzde gelen yemeğin besmele çekilip muhabbetle pişirildiğini, şişmanlatıp şişmanlatmadığından, gdolu olup olmadığından, hastalık yapıp yapmadından daha çok merak ve endişe ederiz o zaman gerçek mümin ve müslümanlardan oluruz.

Mevlam, bize adını anmayı unutturmasın ve gönlümüzden muhabbeti eksiltmesin. Amin.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Cudi Dağı ve Cizre'yi yakından tanıyalım.

Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi

Kısas-ı Enbiya

Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.

Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.

ismailgulec.net