![](GosterGe/yazilar/918.jpg)
Münazaranın da Bir Adabı Olmalı
Çok izlendiği ve ilgi gördüğü için son günlerde TV kanallarında, özellikle youtube gibi sosyal medya ortamlarında zıt görüşlü kişilerin tartışmalarının artmakta olduğuna şahit oluyoruz. Hatta bu tartışmalardan bazılarının ülkenin gündemini meşgul ettiğini bile gördük. Artan bu nevi münazaralar ve tartışmaları izledikçe münazaranın bir adabının olup olmadığı sorusu akla gelmekte. Bu sorunun cevabını geleneğimizin önemli metinlerinden Taşköprülüzâde’nin Mevzuâtü’l-Ulûm, Ahmet Cevdet Paşa’nın Âdâb-ı Sedâd ile Cevat İzgi’nin Osmanlı Medreselerinde İlim kitaplarından yararlanarak vermeye çalışayım.
Münazaranın tarihinin oldukça eskilere, Antik Yunan ve Roma’ya kadar gittiğini biliyoruz. Antik Yunan ve Roma’da politikacılar, sofistlerden münazara tekniklerini öğrenerek senatoda rakiplerini alt etmeye ve pozisyonlarını güçlendirmeye çalışırlardı. İslam dünyasında ise farklı bir şekilde gelişti ve başta İbn Sinâ ve Gazalî’nin eserleri olmak üzere Aristo’nun eserlerinden bağımsız bir gelişim seyri izledi.