Şehzadebaşı'nda Gün Doğmadan
Geçtiğimiz hafta içinde Şehzade Cami, bahçesine girenlerin kirletmesi ve birkaç hazire taşının kırılması ile gündem oldu. Doğal olarak halkımızın büyük bir kısmı bu duruma tepki gösterdi ve bu kabil davranışları kabul edilemez bulduklarını söyledi. Niçin bu kadar tepki gösterildiğini anlamakta güçlük çekenlere yardımcı olmak için Sezai Karakoç’un bir şiirini hatırlatmaya çalışacağım.
Sezai Karakoç’un 1962 yılında yazdığı ve bir kitabına da adını verdiği Şehzadebaşı’nda Gün Doğmadan başlıklı bu şiiri, güneş doğmadan Şehzade Cami avlusuna giden bir adamın gözünde cami ve avlusunun ne anlam ifade ettiğini açıklıyor. Her ne kadar anlatılan Şehzade Cami olsa da aslında anlatılan şey tarihî bir mabedin inanan bir insanın anlam dünyasındaki yeridir. Şairin bunu nasıl yaptığını şiirini okuyarak anlamaya çalışalım.
Mushaf sanatları tarihi: İstanbul Mushafı
Ramazan, oruç ayı olduğu kadar Kuran ayıdır. Selatin camiler başta olmak üzere tüm camilerde ve birçok evde mukabeleler okunur, en namlı hafızlardan Kuran tilavetleri dinlenir. Ecdadımız ibadeti zevke dönüştürmenin yollarını buldu ve bunun en güzel örneklerini asırlardır İstanbul’da gösterdi. Dolayısıyla İstanbul ve Ramazan kadar birbirine yakışan bir çift kelime az bulunur. Birbirine çok yakışan bir diğer çift kelime de hem İstanbul’u hem de Kuran’ı hatırlatan İstanbul mushafı ibaresi.
İstanbul Mushafı
Birkaç gün önce Sakarya Büyük Şehir Belediyesi tarafından düzenlenen bir serginin açılışına gittim. Varlığından haberdar olduğum, çok merak ettiğim ancak bir türlü görme imkanı bulamadığım sergiye biraz merak biraz da korku içinde gittim. Merakım yapılan işleri görmek iken korkum hayal kırıklığına uğramak idi. Çok şükür hayal kırıklığına uğramadığım gibi gördüklerimden çok mutlu oldum ve gurur duydum.