Mehmet Akif’e bühtanda bulunmayalım

Son günlerde sosyal medyada düğün davetiyeleri üzerine kimlerin isimlerinin yazılacağına dair yapılan tartışmalarda iddia sahipleri, haklı olduklarını göstermek için Mehmet Akif Ersoy’un Balkan felaketinin yaşandığı 1913 yılında yayınlanan Hakk’ın Sesleri kitabında yer alan Hadis Tercümesi başlıklı şiirden şu dizeleri paylaşıyorlar:

Hani “Nâ-mahreme ben söyleyemem kızlarımın,
Karımın ismini... Hem öldürürüm, sorma sakın!”
Diye, tahrîr-i nüfûs istemeyen er kişiler!
Uzun bir şiirin bu üç dizesine bakarak bir şeyler söylemek pek mümkün değil. Dolayısıyla Mehmet Akif Ersoy’un ne demek istediğini anlamak için şiirin tamamına bakmamız gerekir.

Mehmet Akif’in yukarıdaki dizelerin geçtiği şiir, şu hadis-i şerifin tercüme ve şerhi olarak kaleme alındı:

“Nizâr evlâdı: “Yetişin ey Nizâroğulları! “Yemenliler de: “Yetişin Ey Kahtanoğulları!” dedi mi, hemen tepelerine felâket iner; hemen Allah’ın nusreti üzerlerinden kalkar: Hepsine birden de kılıç musallat olur.” (Hadîs-i Şerîf, Nuaym bin Hammâd, Fiten 1-396)

Bu hadis-i şerifi doğru anlayıp anlamadığımdan emin olmak için Doç. Dr. Hikmet Atan’a sordum. O da bu hadiste Hz. Peygamber’in, ümmetçilik yerine kavmiyetçilik güdenlerin düşecekleri acı durumu bize gösterdiğini, kavmiyetçilik güdenlerin, ümmet bütünlüğü yerine kavmiyet ve ulusçuluk sevdasına düştükleri için sonlarının helak olacağını ifade ettiğini söyledi.

Mehmet Akif Ersoy hadiste de ifade edildiği üzere kavmiyetçilik yapanların sonunun iyi olmadığını Arnavutların yaşadıkları felaketi örnek göstererek kavmiyetçiliğin devleti nasıl zayıflattığını, her iki tarafa da büyük zararlar verdiğini anlatır. Süleyman Nazif’in “Mehmed Âkif’in hiçbir zaman unutulmayacak ve daha sonra geleceklere nesilden nesile intikal edecek, adını ebedileştirecek eserlerinden biri de bu manzumedir.” diyerek hakkını teslim ettiği bu şiirde Mehmet Akif Ersoy Arnavutların durumunu Osmanlı coğrafyasındaki tüm Müslüman milletlere örnek göstererek ihtarda bulunur.

Arnavutlar 1909’da Osmanlılara isyan ederek 1911’de bağımsız ülke oldu. Hristiyan Arnavutların başlattığı harekete kimi Osmanlı yöneticilerinin kötü davranışları da eklenince Müslümanlar da katıldı ve böylece Osmanlılardan Müslüman bir unsur ilk defa ayrılmış oldu. Bu ayrılık Osmanlılara Balkan Savaşını kaybettirdiği gibi Arnavutluk’un Sırp ve Hırvat orduları tarafından çiğnenmesine de neden oldu. Arnavutlar büyük bir felaket yaşadı.

Mehmet Akif’in bu şiiri uzun olduğu için tamamını burada veremeyeceğim. Maksadın hasıl olmasına yeteceğini düşündüğüm için sadece üç dizenin geçtiği bendi aktarmakla yetineceğim.

Hani, milletlere meydan okuyan kavm-i necîb?
Görmedim bir kişi, tek bir kişi meydanda... Garib!
Hani, haysiyyetinin gölgesi çiğnense eğer;
-Olmadan üç kişinin, beş kişinin, hûnu heder-
Kahraman gayzı yatışmaz, kanı coşkun efrâd?
İşte haysiyyet-i kavmiyye muhakkar, berbâd!
Hani: “Nâ-mahreme ben söyleyemem kızlarımın,
Karımın ismini... Hem öldürürüm, sorma sakın!”
Diye, tahrîr-i nüfûs istemeyen er kişiler!
Hani, göstermediler eski celâdetten eser;
Fuhşu i’lâya koşan bir sürü nâ-merd öteden,
Ne selâmlık ne harem dinlemeyip çiğnerken!

Bu bentte de Mehmet Akif, şiirin tamamında olduğu gibi “Hani” diyerek bir zamanlar milletlere meydan okuyan kavm-i necib dediği Arnavutlara seslenir. Her ne kadar kavm-i necip denildiğinde Araplar akla gelse de Mehmet Akif için her Müslüman millet kavm-i neciptir. Nüfus sayımı esnasında “Na-mahreme karımın kızımın ismini söyleyemem, çok ısrar ederlerse öldürürüm.” diyerek nüfus memurlarına efelenenlere, Arnavutluk’ta isyandan sonra yönetimi ele geçiren Sırpların fuhşu yüceltmesi ve azdırması, evlere selamlık-haremlik demeden girmeleri karşısında susmalarına isyan etmekte, o eski celadetlerinden ve efelenmelerinden eser kalmadığını söyleyerek o sözlerinde samimi olmadıklarını hatırlatarak eleştirmektedir. Dolayısıyla Mehmet Akif, bu şiirinde iddia edilenin aksine karısının kızının nüfus memuruna söylemeyenleri eleştirir, samimi olmadıklarını söyler.

Bir işe yaramayacağını bilmekle birlikte iki küçük hatırlatmada bulunmak isterim. İlki anlamadan bilmeden şiirden örnek vermeyin. İkincisi de sosyal medyadaki kısır tartışmalarınıza milli şairimizi karıştırmayın lütfen.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Hz. Musa yaşadı mı?
Kur'an ve Tevrat'a göre Hz. Musa

Prof. Dr. Hakan Olgun, Mısır efsanelerine göre Hz. Musa ile ilgili anlatılan kıssaların doğruluğunu tartışıyor. Horus başta olmak üzere Mısır mitolojinin temel figürleri üzerinde duruyor.

05:00 Mısır mitolojisi bağlamında Hz. Musa

12:00 Kur'an kıssalarının mahiyeti

42:00 Mısır'ın politik ideolojisi

46:00 Kadim Mısır'ın Ma'at doktrini'nin toplum üzerindeki etkisi

51:00 İbranilerin Mısır'daki tarihsel varlığı

58:00 Kur'an ve Tevrat'ta Hz. Musa

01:25:00 Hz. Musa ve Çoban kıssası

Özer Ravanoğlu'nun Türkistan Hatıraları

Uzun yıllar Kırgızistan ve Kazakistan'da bulunan Özer Ravanoğlu'nun hatıralarını anlattığı programda değinilen konulardan bazıları şunlar:

Orta Asya bozkırında bir ülke: Kırgızistan

10:00 Orta Asya'daki mimari eserlerin yapım süreçleri

20:00 Yiğitbaşı Murat ve Beş Arkadaşının hikayesi

40:00 Ahıska Türklerinin yaşadığı zorluklar

55:00 Kültür ve Sanatta Kırgızistan

01:21:00 Türk dünyasının ünlü yazarı: Cengiz Aytmatov

ismailgulec.net