FETÖCÜ'lere verilecek en büyük ceza

15 Temmuz kalkışmasından sonra mahkemeler sonuçlandı ve sonuçlanmaya devam ediyor. Darbeye kalkışmanın ve FETÖ üyesi olmanın yanı sıra güç ve nüfuz kullanarak haksız kazanç ve avantaj elde etmek, insanları mağdur etmek, aldatmak, soru çalmak, bilgi sızdırmak, tehdit ve şantajla istediklerini yaptırmak, cinayetlere göz yummak ve TCK'da tanımlanan benzeri birçok suç için yine TCK'da belirtilen cezaları vermek üzere yargılandılar, yargılanıyorlar. Ancak FETÖ'nün işlediği bir suç var ki maalesef TCK'da kayıt altına alınıp tanımlanmamış.

Şimdi siz soracaksınız yasalarda tanımlanmamış suç veya kabahat olur mu, diye. Haklısınız böyle bir soru sormakla. O zaman ben ne demek istediğimi size bir hikâye ile anlatmaya çalışayım.

Araplar atlara düşkünlüğüyle bilinir. Arap atları da meşhurdur. Özellikle çöl hayatında hızlı ve dayanıklı bir ata sahip olmak neredeyse dünyaya sahip olmak gibi bir şey. Ben diyeyim dünyanın en güzel atı, siz deyin Arapların en güzel atı, bir at varmış bir Arap beyinde. Diğer beylerin gözleri de bu at üzerindeymiş. Hepsi bu ata sahip olmak isterlermiş. Ancak ne teklif ederlerse etsinler adam atını satmazmış. Biri en güzel kadınları teklif etmiş, diğeri bir at sürüsü. Bir başkası en değerli mücevherleri. Biri de bir çadır dolusu altın. Kim ne teklif ederse etsin bizimki oralı bile olmazmış. Ama Bâkî merhûm boşuna söylememiş;

Bâtıl hemîşe bâtıl u bîhûdedir velî

Müşkil odur ki sûret-i hakdan zuhur ede

Bir gün çölde atıyla gezerken bizim bey yerde baygın yatan bir adam görmüş. Hemen yaklaşmış, atından inmiş, kırbasını eline almış, adama içirmiş. Adam biraz canlanır gibi olmuş, biraz daha su içmiş. Bu arada bir taraftan da beyi kontrol edermiş. Fırsatını bulur bulmaz ata binmiş ve hemen beyin kendisine ulaşamayacağı mesafeye koşmuş. Sonra beye dönerek:

- Behey ebleh, ben sana bu at için dünyaları verdim, sen bana satmadın. Gördün mü, bak nasıl aldım elinden atını?

Diye ünlenmiş. Bunun üzerine bizim bey atı çalan adama dönerek şu cevabı vermiş:

- Evet, ben atımı satmayı ve birilerine vermeyi hiç düşünmedim. Beni bir hile ile aldattın ve atımı elimden aldın. Artık at senin, ancak senden küçük bir ricam var. Ne olur atı benden bu şekilde aldığını kimseye anlatma. Korkarım duyulur ve yayılırsa artık çölde susuz kalanlara kimse yardım etmeyecek.

Evet, FETÖ'nün en büyük günahı bana göre budur. Hâlâ birisine yardım ederken tedirginler ve aramızda gördükleri her cemaat ve vakfı FETÖ gibi görüp değerlendirenler var. Fetöcüler ağlayarak sızlayarak öyle güzel istediler ki millet malını, emeğini, evladını verdi ve asla sorgulamadı. Çünkü onlara gerçekten güvenmişlerdi ve onların susamış olduklarına inanıyorlardı. Ama gördük ki onların derdi başka imiş, hain emellerine ulaşmak için susamış gibi yaparak bu milleti sömürmüşler, soymuşlar, yabancıların kirli ellerine teslim etmişler. Bahsettiğim suç bu ve bence suçların en büyüğü.

Peki bu suçun cezası ne olmalı? Onu da izin verirseniz bir başka hikaye ile anlatayım.

Dervişin biri yürürken karşısına çıkan kazları elindeki asa ile korkutup kaçırmak istemiş. Bunu yaparken de kazlardan birinin ayağını kırmış. Kaz dervişi mahkemeye vermiş, kadının huzuruna çıkmışlar. Kadı sormuş, derviş ile kaz anlatmış olup bitenleri. Kadı da kazın ayağının tedavi masraflarını ve bakımını dervişin karşılamasına hükmetmiş. Kaza dönerek hükmü bildirmiş. Kaz bunun üzerine itiraz etmiş ceza yetersiz diye. Kadı şaşırmış ve sormuş:

- Peki başka ne ceza verilebilir ki, hapse mi attırayım?

- Yok, demiş kaz, üzerindeki derviş kıyafetlerini çıkarma ve bir daha giymeme cezası verin. Çünkü ben onun kıyafetine aldandım, derviş bir karıncayı incitmez diye düşündüm ve rahat hareket ettim. Derviş kıyafetini çıkarsın da benim gibi bir başkası mağdur olmasın.

Hikâyeden mülhem Fetöcülere verilecek en büyük ceza bir daha Allah'ın adını ağızlarına almama, Hz. Peygamber'den bahsetmeme, Kuran ve hadis okumama, İslam tarihinden anlatmama, kısaca İslam adına hiçbir şekilde bir kelime etmeme cezası verilmeli. Öyle bir ceza verelim ki bir daha insanları kandıramasınlar, aldatamasınlar, iğfal edemesinler. Ana-babaları evlatlarından, kocayı karısından, karıyı kocasından kardeşleri ve arkadaşları birbirlerinden ayıramasınlar.

Bence verilmesi gereken en büyük ceza budur. Şair Nâbî merhûmun dediği gibi;

Münafık dostlardan aşikâre düşmenân yeğdir




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Bir hadis alimi nasıl yetişiyordu?

İslam Dünyasında İlim Tahsili
08:15 "Ravi" Kitabının Yazılış Serüveni
19:00 Basra, Kufe, Yemen Hadis İlmi İçin Önemli Merkezler mi?
38:00 Hadis Ravisinde Aranan Şartlar Nelerdir?
41:00 Hadis Ravilerinin Yolculukları Nasıl Gerçekleştirildi?
44:00 Türk ve İslam Dünyasında Kervansaraylar
50:00 Hicri İkinci Asırda Hadis Dersleri Nerede ve Nasıl Veriliyordu?
54:00 Hadis Halkaları Nedir?
01:01:00 İslam Dünyasında İlim Tahsili
01:07:00 Hicri İkinci Yüzyılda Hadis İlminde Müzakere
01:22:00 Bir Hadisin Sahih Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılırdı?

Bayramdaki hikmet ve irfan

02:10 Dini Bayramları Nasıl Kutlarız?

03:45 Ramazan Bayramına Neden "Id-ı Fitr" Denilmiştir?

04:40 Bayramlar Bizim İçin Neden Önemlidir?

10:15 Arifler Bayrama Nasıl Hazırlanır?

29:45 Gökten İnen Sofra (Maide Suresi) Kur'an'da Nasıl Geçiyor?

53:20 Çocuklar İçin Bayram Ne Anlama Gelir?

ismailgulec.net